7 Aralık 2010 Salı

yedinci mühür- det sjunde inseglet

sanatın her dalına bir şekilde sokulma derdinde bir insan oldum hep.

yedinci sanat denilen sinemanın özel olması taraftarıyım. anlık çerez gibi filmlerin sadece insanları anlık doldurma, mutlu etme ya da üzme amacıyla yapıldığını ama onların sanat değil sadece sinema filmi olduğunu ama bazı filmlerin ise eser,sanat, gerçek bir yaratıcılık kelimeleriyle ödüllendirilmesi taraftarıyım

ama böyle dediğime bakmayın. çok film bilmem. izlemişliğim yok öyle binlerce. arada sadece önüme sunulanların tadına bakıyorum ya da bir şekilde o filmler beni buluyor.

kimi dost yüzlü insanlar al izle gör diyor kimisi işte tam senlik diye ikramda bulunuyor.

işte öyle bir tanışma anı oldu det sjunde ınseglet ile entel orjinal ismini yazacak güçlü lisanım yok. yedinci mühür diyelim en iyisi.


ingmar bergman imzalı başyapıt.ortaçağda haçlı seferinden evlerine dönmek üzere olan iki şövalye, sokak tiyatrocusu bir aile ve birkaç karakterin yollarının kesişmesini anlatır.

din, ölüm kaygısı, inanç ve yaşama dair bir çok konuda ayrıntılar, güzel diyaloglar söz konusudur.

1957 yılında böyle bir filmin yapılmış olmasına takıyor bazen insan. bu kadar eksiklikle bu kadar keskin eylemler, keskin diyaloglar...

haçlı seferleri ve Vebanın halkın üzerindeki acınası etkisi sebebiyle Tanrı'dan kuşkulanmaya başlayan şövalye inanç konusunda sıkıntılar yaşamaya başlar. Çok geçmeden ölüm onu da ziyaret eder burada en başta azrailin onun canını alacağını bekleyen izleyici Şovalye kaderine boyun eğeceğine Ölüm'e meydan okuyarak bir satranç oyununa davet etmesiyle şaşırır. kaldı ki yener onu . kaldı ki bu sahne çok etkileyicidir.

bir yandan da birbirini seven küçük çocuklarıyla köyleri dolaşan bir çift veba yüzünden suçlu arayan ve bu sebepten kimi bulsalar kırbaçlayıp yakan din görevlilerini izleyip olan bitene şaşkın bakmaktadır...
acıyla kırbaçlanan kişilerin görüntüleri can acıtıcı.


hayatın anlam ya da anlamsızlığı, dinin varlığı, tanrının adil yada eşit olmayışı, insanların algılama şekilleri üzerine görüntü ve diyaloglarıyla insanı etkileyen film. aslında çok yazacak şeyim var. ama o kadar yoruldum şaşırdım ki izlerken. susup susup yeniden diyalogları düşünüyorum.

azraille santranç oynayamasakta şanssızlığımız ve mutsuzluğumuzu alıp bir okey masası kurasım geldi. 4lüyü tamamlayacak bir dost aranmakta...


1 yorum:

  1. Okey elemanlarını değiştirin bence,şanssızlık yerine,şans,mutsuzluk yerine,mutluluğu koyun..Dördüncü eleman huzur olarak gelip sandalyesine kurulacaktır..Ee ne kaldı,haydi show must go on!

    YanıtlaSil