27 Aralık 2010 Pazartesi

olanlar-olamayanlar meselesi

2010'un son pazartesi gününü gösteriyor takvimler.
günden saatten pek haberi olmayan ben için pekte önemli değil aslında yine, bugün pazartesi olmuş, yılın son pazartesisi olmuş filan...

ama bu sabah bugünün iyi geçmesi, son pazartesi olduğunu bilinmesine dair bir dosttan mesaj aldım. yaklaşık bir aydır her pazartesi mesaj atıyor arkadaşlarına. günün anlamına dair bir şeyler yazıyor, şarkı sözü yazıyor filan...

o anımsattı bugünün pazartesi olduğunu,sonuna 2010 ekli son pazartesi olduğunu.

bu kaçıncı pazartesiydi ömrümden geçen, kimi değerliydi kimi sade bir gün diye düşündüm belki de düşünecek bir şeyim yoktu ve ben bugün bunu düşünmeyi seçtim.


sonra bir sene öncesine gitti kafam. bir sene önceki bana, ne kadar farklıydım ne kadar aynı?

işin açıkcası gene depresif, sıkıntılı ama biraz daha istekli biri olduğum gözüme çarptı. daha hayata tutunurdum. bir amacım vardı bir çabam. sıkıntılara isyan ede ede yürümeyi istiyordum. bugün bakıldığında ise kendimce var olduğunu düşündüğüm yolun ortasında uzanıp kaldım.

yapılacaklar listesi vardı mesela, görülecek dostlar, gezilecek yerler, çalışılacak dersler...

mesela haziran ayında tez biticek , bittikten sonra istanbul'a gidilecek bu arada oradaki işlere gözatılıp bulamazsak AGH 'ye başvurulup bir senelik bile olsa yok olunacak, bilinmeyen bir diyarda bilinmeyen bir dilde aç kalınılacak, çalışılacak, üretilecek, keşfedilecek...
OLMADI

bir çok insanın " ah çok güzelsin ama kilo vermelisin " sözüne kör gibi mi duruyorum, salak mıyım ya da farkında değil miyim bir şeylerin isyanı yapılmayacak. söz dinlenilecek ve sağlıklı bir görünüme sahip olunulacak dedim

OLMADI

eskilerden ne varsa sıkıntı veren , bir yerlere gömülen ya da bir yerlerde bırakılan alınıp yeniden yeni yıllara taşınmayacak dedim

OLMADI

...

tabi başardıklarımız da oldu kendimizce, sevindiğimiz şeylerde.

gidilecek bazı şehirlerde nefes alındı, görülecek dostlar görüldü, gidilen bir şehirde eski bir arkadaş öldürüldü, akıtılması gereken gözyaşı sinirle akıtıldı... o defter elbirliğiyle güzelce kapandı.

annemiz hasta oldu. hastalığına karşı sulu gözlü ama çabalayan, umutlanan insan olundu. istenilirse aslında olumlu biri olunacağı keşfedildi. annenin tedavisinde hemşirecilik oynanıldı.

kendince yeni kararlar alındı ve bu alınan küçük kararlar bedenen ve ruhen kabul edildi. kimseye fark ettirilmeden hayata geçirildi. sonra olanlara karşı etrafı izleyerek gülümsenildi...

hayata yeni kişiler katıldı. kalabalık yalnızlığa devam yeminleri edildi.
bol bol film izlenildi. okunması yıllardır planlanan ama bir türlü gerçekleşmeyen iki kitap okundu.

yine çok yenildi
yine çok içildi

duman altı mekanların en diplerinde bazı insanların kötü bazı insanların süper dediği lezzetler tadılacakken uzak duruldu. içimizde kaldı mı sanki kaldı

hayattan damak tadı lezzetler alma eylemleri devam etti.
turşu yapmada bu sene artık usta olduğum kabul gördü.
yeni yemekler öğrenildi , yapıldı.

yüzmeyi unuttuğunu düşünen beden bir yaz günü kıpkırmızı olup günlerce evin içinde çıplak gezdi. nudist bir annenin evladı olduğu kanıtlandı.

bazı adamlar özlenildi bazı kızlar yeniden keşfedildi.
"hiç yapmam ben yea " denilen şeylerden yine birkaçı yapıldı. kendine gene kızılıp biraz da şaşırıldı.

red edilmenin sadece erkeklere özgü olmadığı görüldü. RED edildi.
TERCİH EDİLMEME ne demek onu gördü. tercihleri işe yaramadı, tercihde edilmedi,tercih ettiği yerlere KABUL de EDİLMEDİ.

umutlandı arada ama o arada kalmışlıkla umutlarda gene elden gitti.
gene bir iki kişiye inanmak istedi ve yine beklediği ,bildiği şeyleri yaşadı.

belki de güzel bir şeyi eliyle itti.

arkadaşlık,dostluk, sevgi, sevgili kavramları üzerine bazı filmsel olaylar yaşadı. gerekli gereksiz olayların içinde kahraman ya da yan rollerde oynadı. canı sıkıldı.ama can sıkmadı!

gene " ama sen iyi bir insansın, güzel bir insansın, sevilmeyi hak ediyorsun ..." sözlerini duydu ama duyduğunu yaşamadı.

...

yılın son pazartesisi,ömrün bilmem kaçıncı geride kalmış pazartesisinde düşüncelere dalıp bizi bırakıp gidecek bir yıla, yaşanmışlığa baktığımda, hala elle tutulur gözle görülür bir değişiklik yaşamayan bana baktığımda, dün de bugün de ve belki de yarında göreceğim kızın ta kendisi olmak canımı sıksa da yapacak çok şeyin olup yapacak poponun olmayışı canımı sıkmıyor değil.

salaklık, tembellik, umursamazlık,sorumsuzluk,yenilmek, isyan etmek,sabretmemek,salıvermek gibi eylemlerin arasından sıyrılıp aslında olmak istediğim ve aslında içimde olan o kızı seneye ayna da görmek istiyorum. yine aynı yüzle yansıdığımda yaş en ölesi yaş olduğunda bir silkinip kendime gelmeliyim sanki ya da kendimden uzaklaşmalıyım.

küçük bir yüzleşme oldu sanki , bildiğimi bildiğinizi yazmak
peh
ne işe yaradı bu şimdi?











Hiç yorum yok:

Yorum Gönder