28 Ocak 2013 Pazartesi

28.01.2013 yer: zeytinburnu- akşemseddin durağında in tramvaydan kime sorsan beni bulursun oysa ki kayıpta değilim, birinin de beni aradığını sanmıyorum. ama işte insan çiğliği, kadınsı bir popo kaldırılma sevdası peyda oluyor diyorsun içinden, keşke biri arasa. athena şarkısı vardı la böyle, kayıp değil miydi adı? kayboldum sanki yine gören var mı? her şey bomboş ve yine kimse yok... orda biri var arkası dönük sanki kor olmuş ateşe küskün o senin gibi sen de ben gibi arayıp ağlayan o kayıp ruh gibi itiraf et itiraf et kendine sadece son bir kez daha yalan söyle... böyle böyle isyanı çeker , biterdi şarkı. bak ağzıma takıldı. biri dilini uzatıp dilimin ucundan söküp alsa! konu bu değildi, kaybolmaya, aranıp sorulmaya daldık, içimizde barındırdığımız cümleleri unuttuk. dibi tutmadan kusalım.içimizde katılaşmasın. iş arıyorum, o yüzden bu şehirdeyim 15 gündür. aramak - bulamamak tabirleri birbirine ne kadar kardeşmiş. insan yaşarken öğreniyor fiilerin kardeşliğini. internet siteleri üzerinden işleri seçiyor çağrıldığım yerlere giyinip yüzümdeki gülümsemeyle katılıyorum. çıkışta ise aynı yüz pek olmuyor. ama alışmak, yılmamak lazım. bu iki kelimeyi kendi beynime işleme çabası yorucu oluyor ama elden bir şey gelmiyor. bu arada topkapı'da sanayi içinde görüşmeye gittiğim yerden çıkışta yolda karşıma çıkıp ahlaksızca hareketler yapan amcanın kuşunun kalkmaması, o öpücük atan dudaklarının işlevsizleşmesi konusunda dileklerim var, umarım kabul olur. moralim bozuktu sayesinde yollarda perişan, ürkek , gözü yaşlı ve şimdi ne tarafa gideceğim sorusuyla bakan gözlerle gezindim. bende hemen çöküveriyorum belki de ne bileyim. ama o gün ve sonrasında olan bazı şeyler ağır geldi. kaldırmam, özümsemem zaman alacak. her şeyi de kabullenemiyor beyin ve beden. İstanbul hala güzel. ama bazı insanlar için, bu şehrin içinde yaşayan insanlar onlar, pek aynı şeyi söyleyemiyorum artık. göte göt denir, bunu yüzlerine haykırma isteğiyle doluyum. küçük şehirlerde büyüyen insanlarla bu şehirde körşelmiş insanlar arasındaki iletişim belli bir sınır içinde olmalı hatta yasaklanmalı. sonra donup kalıyor şaşırıyor küçük şehirden gelen, bana anlatılan bu değildi filan diyor. işte tam buna benzer şeyler içindeyim. aslında dahası ama gene bir şeyler oluyor sığındığım evde, yazı, düşünceler, kurulacak cümleler yarım kalıyor. bu arada adalar ne güzelmiş burada. ve bazı adamlar ne kadar da dostmuş, anlayışlıymış aslında. ben bilememişim. geç öğrenilen değerlerin çoğaltılması çalışmalarına gireceğim, belki güzel olur, ne dersin?