28 Ağustos 2009 Cuma

yalnızlık
bir corak toprakta gıbı bedenım
yagmur bulutuda yok gıbı
etrafımdakı golge yapanlar dost mu dusman mı
kargalar mı yoksa son kalan parcamı koparmak ısteyen

kalbim acıdı

sen gittin
ve ben sensiz kaldım birden
ne bira köpüklü şimdi ,
nede martılar canlı.
seni özledim desemde boş bilirim
bak yine aynı acı bağrımda sevgili
sen gittin ve ben
sadece ben olarak kaldım bu şehirde
sen gittin ve bana kalan tek şey şu cümle.
kalbim acıdı sevgili sensiz çok.

seni seviyorum

seni seviyorum
en kurak mevsimde dile gelen aşkımla hemde
en yorgun iş dönüşü açlığımla
en istekli yemeği kaşıklayışımla
seni seviyorum
durgun denizi dalgalandırak olan hasretimle
yağmayan yağmurları üzerine dökmek isteğiyle
gelmeyen baharı gözlerine ekmek dileğiyle
seni seviyorum
belki herkesin sana verebileceği bir sevgiyi
benimle özel kılabilmeni isteyebilecek güçte...

26 Ağustos 2009 Çarşamba

özledim

ne paylaştık ki ne yaşadikta bu kadar özlem kokuyor her şey anlamıyorum.
topu topu 1,2 ayın bilmem kaç günü bir merhaba ve ötesiydi laflamalarımız.
bazen bakıyorum , senle iletişimi sağlayan yerlerde apaydınlık duruyorsun.
susuyorsun
sen sustukca şaşırıyorum
ne yapmalı diyorum nasıl merhaba demeli?
acaba sıktım mı küçük kahkahalarımla? diyorum sonra
önyargılı olma demiştin bana ama tanımamışım işte seni, tanımıyorum da belkişde tanıyamayacağımda. o yüzden belki de anlam veremiyorum bu suskun haline.
her yerde isim zikretmeden seni anıyorum.
bir çıkar yol dileniyorum senin benim tanımadığımız kişilerden
neden böyle oldu bilmiyorum. çok mu açtım acaba iki güzel söze
yoksa sen mi vardın, olmalıydın hayatımda
hiç bilmiyorum.
ama şuan elimde kocaman bir heyecan ve küçücük açılası bir sevgi.
nereme sokacağımı bilemiyorum tüm bunları. sığar mı ki kalbime.

niye sevdim seni bilmiyorum
belki okumayacaksın bunu, okusanda anlam veremiyeceksin.
ne diyor bu deli?
neden saçmalıyor
ya da yaralıyor ki kendini diyeceksin.

belki de ben sana dedim, güçlü ol diye bak becerememişsin diyeceksin bilemiyorum ama
seviyorum ben seni.
gözümden bir kaç damlıyor bunu söylerken. bu iyi bir şey değil sanki.
her damlayan gözyaşım kadar saydam bir özlemi akıtıyorum bu kelimelere

sana diyorum adam
özledim
kocaman bir özlemle öyle garip smileylerle bekliyorum seni.
ne olur özlemime yakışır gel.

bazı yalanlar

bazı yalanlar var erkeğim
yüzüne söyleyemediğim
ya da kulağına gece sen uyurken fısıldadığım
yalanlardan bıkan bir ruhum ben sus deme sakın dedin
ama yalanlarım güzel
inanması ise senin için çok zevkli
bazı yalanlar var erkeğim
elimizdekini büyütmek için söylenmiş
sen bilmesende olur.
lakin o zaman ben kirli bir ruh
sense yalanlarla büyüyen bir aşık çocuk olursun değil mi
bazı yalanlar var erkeğim
kararsızlık denizinde ağzımdan saçılan
en yakın zamanda gerçeklerle yüzleşmesi gereken...

25 Ağustos 2009 Salı

katil olmak

katil olmak
allahım ne kadar kolay birşey .katil bir yazarı saklarmısın kollarında
nefes alamıyorum
ellerim keskin cisimlere yakın.
hep bir kan akıtasım var
hep bir kaçma isteği dolu ruhum
gitsem uzaklara önce yok etsem ardımda kalacakları
ve sonra gitsem deniz kenarı bir yere
beni ordan da severmisin?
o kadar kanlıyken ellerim ruhum şeytanlaşmışken de severmisin beni sözlük.
kendimden uzağım.
sisler
heryanda sis
geleceğim karanlık
ben sisler içinde
sevgiyse kül oldu rüzgara bırakıldı bugün
katil olcam şimdiden affet beni
kanlı ellerle yazcam sana
affet

şarkı...

yine o şarkı çalıyor
ve ben derin bir efkar dumanı içinde kendini göremeyen bir insan oluyorum
mezun olmak ne garip şeymiş sözlük umut et çalış 4 yıl oku elinde bir yudum geçmiş acılar mutluluklar kalsın
şimdi geleceğim niye sisler ardında bilmiyorum
bugünlerde herşey sisler altında
sevgi denedim sevgim uzakta.
karşımda haftalardır susan bir sevgili
mezuniyet sevinci dedim oda bi yerimde kaldı.
boğazımda yutkunamadığım bir şey var
canım acıyor .kime söylesem derdimi bilemedim ve yine sana sığındım
beni dinledin gene.yarım yamalak kustum üstüne bişiler affet
hakkınıda helal et.
hayat sisler içindeyken ve ben kendimi göremezken bakarsın uzaklaşırım senden
helal et
seviyorum seni bilesin belkide tek sevmem gereken sensin

dünya yalan

zerrin le cemali çalıyo şuan duyuyormusun?
dünya yalan diyorlar sevgi var gez toz dolaş kanımda der gibiler ama yalan bu dünya yaşarken bunuda bil der gibi şarkı duydunmu?
yağmur olsam, damlasam yanağına, süzülüp aksam bağına
rüzgar olsam
savrulsam saçlarına avutsam dalgalarında
bir deli aşk bir sıcak söz avutsa beni yavaş yavaş diyor duydun mu?
ben duydum
ve duymak istiyorum şu yalan dünyada kirlenmedik ve sevgi nedir biliyoruz hadi yaşayalım demek istiyorum .
şuan sen susarken insanlar duyuyor beni biliyorum ve görüyorum ki onlarda benle aynı fikirde ,seviyoruz birşeyleri bu yalan dünyada
dinle beni ve sende sev bişileri
sev ki kirlenmeyelim
sevki daha bir yazalım daha bir kusalım herşeyi her güzel şeyi bu yalan dünyaya.
umay umay ağıt yakıyor sankı benim için
bir gün yolda yürüyordum bir şarkı duydum kalbim acıdı bu kadar diyor sanki ben gibi
dün bir çift gördüm sarılmışlar seviyorlar yalan yada gerçek bir sevgi var aralarında bunu duyuruyorlar insanlara bense hayran bir bakış atıyorum onlara
içinden gecen cümle umay gibi " dün yolda yürüyordum.bir çift gördüm kalbim acıdı bu kadar"
sevgiye ac olmak ne kötü şey ve sevilmeyi umut etmek nede güzel şey.
sevilmek ise daha hoş bir şeyde sevilmediğini bilmek ise ölmek demek.
ben dengesiz bir savruluşun içindeyim biliyorsun beni gizlim saklım yok delinin tekiyim.birine gönlümü verim dedim
şimdiyse yarım kalpli bir canlıyım işte karşında .
herkesi dinliyorsun görüyorsun
herkes yaralı herkes aç birşeylere
kimiş ben gibi sevgi dilenmekte kimi aşk kimi ilgi kimi bir bedeni sevme derdinde
dertler üst üste yığılmış
sana ağır gelmiyor değil mi tüm bunlar
bana bazen ağır geliyorda
daha yük alırım dert dinlerim dersen vercem sana birkaç yük dert
kabul eder misin?
hım sustun sanki
niye sende mi lalsin sende mi susmayı seçtin
hayata karşı bağırdıkta ne oldu artık kelimelerle konuşur susarak yazışırmıyız onu mu dedin bana yoksa ben mi anlamadım
seni seviyorum tek yeterli sevgi bu sanırım
şimdi bende susayım
saol dinledin beni
uff hala umay umay ağıt yakıyor gidenlere kalanlara kalbi acıyanlara
senin kalbin var mı?
peki orda benlik yer varmı?
bilirsin xl'ım ben var mıdır benim sığabileceğim yer yanında...
bir bataklık gibi belirsizlik.
aklıma gelmeyecek şeyleri başıma getiriyorum . hayatta istemem , yapmam dediğim şeyleri yapıyor. yaşıyorum.
ama belirsizlik bir bataklık gibi pis kokulu ve beni içine çekiyor. oysaki her insan gibi klasik istekler peşindeyim. kendime inanamıyorum. sevginin dalgalı, karışık tuzlu, bazen karanlık bazense mavimsi suyunun içinde yüzüyorum.
kulaçlarım ona doğru. ama sanki o bir adada düşünceleri, geçmişi, sevgisi oturuyor benim yüzmemi izliyor gibi.
ona doğru benim hayat çizgim ama sanki bu onu görmüyor gibi o adadan.
biliyorum zor değil hayat. hele ki atlatmamız gereken çok fırtına var onuda biliyorum ama ben her dalgaya güçlü bakıyorum
keşke oda görse bu isteğimi
bir yandan zaten herşey çok belirsiz, istekler umutlar hayaller....
belirsizliğin içinde tükenmesin istiyorum.
tükenen biz olmayalım istiyorum
sorarım sana çok şey mi istiyorum

ölmeye çağrı 1

ölmeyi diliyorum şuan.
bir korkak gibi kaçmayı diliyorum .
ne zormuş büyümek ve yaşamak
korkağım ben yorgunum
hiç savaşçı olamadım gene olamıcam demek istiyorum.
kayalara denizlere içkiye vurasım var kendimi.
anlamıyorlar beni sözlük. oysaki çok açık perdelerim
kurallarım çok kolay ve açık.
anlamıyorlar beni
bende hayatı
ölesim var .
ölmek için sebebim çok gibi yine
ama bu sefer daha ciddi bakışım ölüme
daha güçlü , daha sert
ah sözlük anlamıyor o bile beni.
boğuluyorum
hayat ne zormuş niye söylemedin bana
senin hayalin, umutun yetmez yeşertmeye bir ölüyü niye demedin bana
niye ölmek kolay değil yaşamak gibi demedin bana
niye sözlük
yoksa sen demi anlamıyorsun beni herkes gibi
anlamsızlık ne garip şey sözlük
ıslanmak gözyaşlarıyla ne sıcak.
ve kalbim ne kadar kör ve lal
ah sözlük ölesim var
git desene bana.

kazık yenilen bir günün isyanı

insanlar niye yalancı ve niye yapamıcakları işlere el atıyorlar.
niye yapıcı olmak yerine yıkıcılar
canıma cıyor sözlük.
ağlamaktan gözümde birşey çıktı tek gözlü bişi oldum çıktım
canım acıyor çok. ne yaptım nedir bendeki eksik bilemiyorum .
yüreğim acıyor. istediğim hiç bir şey yolunda değil.
4 aydır uğraştığım. ingilizce cevirileri için bir sürü para verdiğim. haftalardır uyumayıp yaptığım ödevin yanlı olduğunu öğrendim dün. şimdiyse iki gün içinde yeni doğru ödev yap denildi. lakin hocaya yardım istemek için gittiğimde bu saatden sonra birşey yapamıcamı söylediler. ee şimdi ne olucak yani. ben ödevi yapmalımıyım yapmamalımıyım?
anladıysan bişi söyle bana sözlük.
yüksek lisansında akademininde eğitim hayatınında bu ülke koşulununda sanat tarihi bölümününde diye giden küfürleri atmenin kimseye faydası oluyacağını biliyorum
tek istediğim akademik bir çalışma içinde olmaktı
ama uygun değilmişim işte
bir sen salaksın çık odandam git burdan denilmedi yüzüme
onuda söyletmelimiyim sözlük
başarısızlık mıdır bu
canım acıyor.
kurtuluş nerede?
derlerya bazen cahillik en iyi mutluıluk diye.
keşke cahil kalsaydım
lise bitiminde evlenseydim tek derdim akşam ne yemek yapsam olsaydı
canım acıyor
akademik toplumun içindeki kurtlarlka savaşacak gücüm hiç yok
çünkü ben çok basit ve safım sözlük
beni kirletirmisin
saflığımı elimden alırmısın
cin olup adam çarpma yı bana öğretirmisin?

benzetmeler 1

içi kurum dolu bir soba borusu gibiyim.
duman dolu içim sanki, siyah zift dolu
aslında iyi olmam gerekirken niyedir bu sıkıntı çözebilmiş değilim
iyice dellendim
ince çizgiler üzerinde yürüyebilcek bedende değil ken
incecik bir hat üzerinde bedenim
garip olan herşey bana normal artık sanki
boşa kürek çektiğimi bilew bile denizler ortasındayım
feneri göremiyorum artık
yolcu gemileride yok
lost'u izlemeden lost'a karıştık mı ne
kafam karışık belli değil mi.

....

bir selama muhtacım gene
yine yalnızlığın bataklığında yüzüyorum
düşün artık ne durumdayım
yoruldum
basit bir hayatın içinde daha da basitleştikçe herşey iyice bunalıyorum
kimsesisizim sözlük
yok işte kimsem yok
sessizlik kulağımda azrail gibi birçok şey fısıldıyor.
yoruldum
kendimden bıktım ama yalnızlıktan daha da

sensiz kalacak bu sehir

sen gittin.aşkı bitirmiş , zafer kazanmış bir yiğit olarak hissederken sen ,şehir ve ben sensizlikle kıvranacağız .bilmiyorsun işte sen bunu.sen bitirdiğin bir ilişkinin zaferiyle sarhoş,bense soğuk ,rüzgarlı bir şehirle beraber suskun. sen bilmiyorsun ama bu şehirde günler artık hep sensiz,sensiz bu deniz ve sensiz bu yollar.bilmem ne kadar yaşarım burda yada bu şehir sensiz daha ne kadar içinde barındırır beni.giden sevgili duy beni,sensiz kalmasın bu şehir.yada git yakarak şehrimizi.

tadin kaldi

yaşanmamışlık sardı ruhumu yine. ve düşündükce deli olduğum günler geldi cattı önüme.
sevgili anlasana tadın kaldı bu bedende.
gittin şimdi sen, kabullen dedin bitirdin
ama dedimya işte sevgili. yaşanan günlerde,edilen sohbetlerde,uyunan gecelerde senden parcalar var
hala. agzımda dudağının tadı, kalbimde aşkının acılı, kremsi tadı...
herşeyde, herkeste aynı tadı aramaya calışan bir kız kaldı burda
sen gittin sevgili. tamam kabullendimde. lakin dedimya tadın kaldı bu bedende.
acılıyım efkar dopdolu içim nedenini bilmediğim isyan bayrakları sallanıyorum ruhumun heryerinde görenler tanımıyor beni ve ben kendi içimdeki savaşımı kaybetmekten yorgun,acılı vede bunalımlı...
aslında bir sözlük yazarına uymuyacak davranışlar içindeyim susuyorum,susmak yazara uymaz değilmi cümleler kurmalı düşünmeli bir yazar bense susmayyı hedefledim ruhumu bedenımı susturma eylemi içindeyim
birdek gözümdeki yaşları susturamadım bırde ruhumdaki isyanı.....
ölüm koksa burnuma isyanım ölse katili belli olmasa diyorum ama sonunda katilin tek ben olduğumu gösteriyor aynalar.oysakı ben aynalara küsüm.yansımamı izlemekten yıllar önce utandım
susuyorum ama işte tutamadım kendime verdiğim sözü
ruhum yine konustu seslendiremediği kelimeleri buraya döktü....
seni seviyorum hala birşeyleri sevme isteği var içimde oysaki ben insanları tanıdıkca sogumustum sevmekten ve karar vermiştim en iyisi sevmemek yada sevgiyi bir kaç hayvana vermekti ama demekki sevilcek birşeyler daha varmış sen gibi....

güneş doğduğu bir gün

bugün yeni bir gün doğdu sözlük.
o vardı yanımda gün daha sıcak gün daha anlamlı gökyüzü daha bir kırmızıydı.
yaşam süprizlerle dolu.beklenmedik kişiler çalar kapını bir gün derler inanmazdım.beklediğim bir duygu beklemediğim anda çaldı kapımı.
tercihler secenekler olaylar ........... ne kadar karmaşık.kim yönlendiriyor bunları biliyormusun?
kimin eseri bu olanlar
sorgulama yaşa.anı yaşa ve düşünme dedik içimize.
içimiz mutlu ve hafif alkollü.
şimdi gün daha sıcak.gün taptaze ve gün benle, onla
o ise benle.
iyi bir şey bu sanırım.acaba bir ödül mü? son günlerdeki umutsuzluğa bir ışık mı?
bak yine sorguladım.uyurken o ben bakıyorum yeni günüme.
gün taptaze, gün sıcak, gün sarhoş, gün bizim ve gün kırmızı.aynı kadehdeki şarap gibi.......

büyüyorum

sensiz hergecen gün daha bir yeniliyorum kendimi
beni bıraktığın gibi değilim
gözü yaşlı küçük kız çoçuğu yok artık ardında
şimdi dimdik ayakta bir beden var ve ruhunu kirletmeyen bir insan var sana inat
anla giden ey insan
ardındakilr değişti.hayata ve zamana ayak uydurdu
artık senle değil günleri
ve senin için değil yaşadığı günleri
tek söylemek istediği şu sana o küçük kızın
ey bırakıp giden büyük insan
bak bende büyüyorum

umutla beklemek

umut yeşermeyen bir tohum bu toprakta
o yüzden beklemek en büyük aptallık
çoraklığın içinde var olsun diye bir ağacı...

senin icin kelimelerim bitti

sen gittin
ve ben senin için biriktiridğim tüm güzel kelimeleri sildim
sen yokluğu seçtikçe ben senin için yazdığım tüm şiirleri yok ettim
sen arkanda beni buldukca
ve kalan giden rollerini bize yazdıkca
senin için kelimelerim bitti
o yüzden artık noktamsın sen.
bense lal bir bülbül.
gül'ün adını unutan...

hayat

hayat bır ırmak gıbı bazen az sulu bazen kaynaklardan gelen sularla taskın oluyor
hayat bazen mevsımler gıbı garıp davranıyor
kar beklenırken gunes acıyor
yagmur gelsın dıye dualar edılıyor kuraklıgın ortasında ruzgarlar esıyor
hayat bazen bır kus gıbı
uculuyor kanat cırpılıyor yorulmadan lakın bır avcı gelıp vurabılıyor kusu kanadından

dipten ve derinden

dipten ve derinden gelen seslerimdi bunlar sana
en acılı en istekli melodiler gibiydi cümlelerim
hep gitmelerin üzerineydi senin sözlerin
benimkilerse hep kal diye başlıyordu.
dipten ve derinden geliyordu haykırışlarım
en uçra köşesinde bedenimin sen yazıyordun
kan kırmızı bir renkte
sense siyaha tutsak bir yolcu
gidiyordun
dipten ve derinden bir nefretle küfrediyordum sana
her adım attıkça benden uzağa.

beni benimle birak

yanında beni götürme
tek sen git sevgili
gitmeyi seçtiğin gibi
şimdi bırak burada
yalnızlığım ve anılarımla beni
hadi git
beni benimle bırak
yanında götürme anılarımızı ve beni
git
gitmeyi seçen sensin
kalmayı ise ben
o yüzden şimdi git
hadi beni benimle bırak ama giderken.

ağlamak güzeldir

ağlamak güzeldir dedi adam
şimdi sil göz yaşını ve git karşımdan
irkilde kız beklediği değildi bu ondan
düne kadar sevdiğine iltifat eden erkeği aradı bir an
karşısındaki sözler savuruyordu her an
ve ağlamak güzeldir diyordu o an
kadın kalktı masadan.
akan son gözyaşınıda sildi
ve erkeğine bakarak
ağlamak güzeldi, ağlanacak bir erkeği olduğuna inanan kadına
şimdiyse bir leşe bakar gibi gözlerim bitti
gözyaşım ise o leş gibi ölüler içindir şimdi dedi...

24 Ağustos 2009 Pazartesi

mezarlık

buz gibi gözüküyor hepsi. girdiğin her mezarlıkta kocaman bir sessizlik. büyük bir yalnızlık. ne garip insan dünyada hep yalnız olmamak için yaşar ve savaş ederken ölünce ne kadar masum ne kadar yalnız ve ne kadar kendinle baş başa kalıyor.

yaptığın iyilik kötülük, paran, sevgilin, kırdığın insanlar, seviştiğin erkek ya da kadınlar. sensiz yapamamlar, sen ölürsen bende ölürüm aşkımlar. yok hiç biri yok. yalan dünya diye bahsedilen hayat türkülerde olduğu gibi çıkıyor insanın karşısına. çok garip.

hayat yalan işte , yatağında sana sarılıp sensiz yapamam diyen kadın yok mesela .günümüzde ne aşklar yalnızlığı alıyor ne de ölümler. eskiden trak kültüründe ölen erkeğin en sevdiği eşide onunla beraber gömülürmüş şimdi hangi kadına desen yok canım aşkım sen git ben arkandan gelirim der sadece. kimse ölen için ağlamaz. herkes kendininde öleceği gerçeğiyle yüzleştiğinden cenaze törenleri bol gözyaşılı olur.

ne diyorduk? ha mezarlık demiştik, mezarlıklar bir çok insanın ürktüğü , gitmediği, yanından geçerken başını çevirmediği yerler. oysaki ne kadar şehir içinde ve ne kadar yakın insana.

niye düşünmez insan ölümü biri ölmedikçe ya da hasta olmadıkça. oysaki ölüm burda mezarlıktan bile soğuk olarak içimizde. gerçi içimiz yoğun yaşarken kin nefret aşk sevgi arzu hırs ... ölümün yeri yok gibi. sanki siz ölmüyeceksiniz sadece ölenler mezarlıkta olanlar. iyide kuzum mezarlıklar çok yakın sana, şehir içinde...

bitmiyor

her şey bitiyor görüyor insan.
zaman bitiyor elindeki
aşk bitiyor
hayat bitiyor ama şu gözyaşı hiç bitmiyor
nasıl bir şey bu anlamıyorum
nasıl üretiyor bedenim bu kadar tuzlu ve acı yüklü şeyi.
niye acı bir kokusu vardır göz yaşının, niye tuzludur?
içimizde acılı bir deniz mi var yahu
neden akar bu gözlerden bu deniz?
yanaklara süzülür
niye ağlar insan?
niye boğulur kendi acılı denizinde?

boğuluyorum şuan
dertleri zevk edindim bende neşe ne arar çalıyor ruhumun bir köşesinde
gözyaşlarımız bitti mi sandın diyor ardından
gerçği gözyaşımızın tadı aynı da dedi sanki içimdeki acılı kız
söyleniyor bişiler
hep aynı çıkış noktası şarkıların

niye ağlıyor insan?
ağlamayı kesip bunu düşünmeye koyulmak ne garip
kadınlar mı çok ağlar erkekler mi?
niye bir kötü olay olunca anam ağladı deriz?
ben varken niye annem ağlıyor?

niye tükenmiyor bu gözyaşı denizi içimizde
niye boğulup ölmüyor ruhum o denizin içinde?

kesik

elim kolum kesik içinde şimdi
bir yaramaz çocuğun dizleri gibi dizlerim
yürümek giç bu kadar zor olmamıştı oysaki. ilk adımlarımda alkışlar vardır. düşmek üzereyken beni tutan...

şimdiyse düşüyorum kalkıyorum. birileri el uzatıyor tam elimi tutunca kalkmamı beklemeden sürüklüyorlar beni

elim kolum kesik o yüzden şimdi
dirseklerim yara içinde
taşlar girmiş küçük küçük yaralarımın içine
temizleyecek bezim yok temiz.
yara bandı olucak bir öpücüğüm yok
öpeyimde geçsin diyenlerim ben büyüdükçe yok oldu

gün geçtikçe daha zor yürümek
ve daha kolay artık düşmek

siyah yada beyaz hiç önemli değil etrafımın ne renk olduğu
tüm renklerin içinde bir kirlilik var işte

düşüyorum sürekli
elim kolum kesik, ,yara bere içinde

oysaki ne güzel alkışlardı beni her adım atışımda
el ele giderdik babamla okula
ya da annem yanımdaydı daha düne kadar yürürken bilmediğim yollarda

şimdilerde en bilindik yolda düşüyorum
yürümek ne zormuş oysaki
bebekken bu kadar yormadı beni yollar
ve bu kadar toz toprak yr öpmedi dudaklarım

düşüyorum
elimi tutan birini aramıyor artık gözlerim
elini uzatan birini görünce korkuyorum
biliyorum çünkü kimse boşuna el uzatmıyor

ellerim yüzüm başım alnım
dizlerim yara bere kesik içinde
kan heryer kan
damla damla gözyaşım gibi
kan ve gözyaşı içinde boğuluyorum
o yüzden bu düşmelerim

kocaman sessizlik
her düşüşümde ay demeye korkan bir kız oldum işte
eskiden her ağladığımda yaramöı temizleyen birileri vardı
şimdi ben kendi yarama bile faydasızım
yürüyemiyorum bak
elim kolum kesik içinde
kan
bir yığın kan içinde ışıkla aydınlık yolu arıyorum
lakin hr aydınlık yolda düşüyorum
yürümek ne zor
bak işte
gene elim kolum yara bere içinde

ve ben artık emekleyen bir çocuk
bir yeni doğmuş bebek
yürümeyi yeniden öğrenesi...

herkes uyurken

herkes uyurken ben
ruhum ellerimde
kalbim yakılmış
ve yok
bedenım ise sahipsizken
kelimeler yüklüydüm
ve herkes uyurken birileriyle
ya da yalnızken, sarılırken yastıklara
ben
tekliğin, ıssızlığın melodisiyle
bir bardak şaraba armağan bır gençliğimi
içiyorum, bir ben

herkes uyurken
kelimelerim anlamsız
cümlelerim yüklemsiz
ve eylemlerim sonuçsuzken
sevgi yüklüydüm
ve herkes uyurken bir yerlerde
ya da yanı başımda , sessiz bana dönük
ben
duyulmayan, okunmayan bir şiirin
ilk mısrasını bitiren acemi bir şair
yazıyorum kendimi
bir benim bildiğim dilde

kocaman boşluk

tüm olan bitenden sonra ve tüm bu kocaman elimdeki zaman dilimiyle birlikte elimde sadece kocaman bewni herşeyi yutacak bir boşluk var. kocaman bir boşluk

tüm yaşananları bir kenara atınca ya da ne bilim hayatımdan tüm yaşadığımzı şeyleri çıkarınca yaşanması gereken ve belkide benim şuan hiçte yaşamayı istemediğim bir boş zaman kalıyor işte. oysaki sanmıştım ki ben ve biz kocaman bir hayattık. benim yaşamım bir kamp yeri değildi bildiğin bir ovaydı ve yerleşim mümkündü...
ama işte o işler benim hayal ettiğim gibi değilmiş.
gelip geçen insanlar
hayal edilip boşa giden planlar
bir ömürlük denilip bir ana sığmayan sevdalar.

işte tüm bu şeyler ardında bana kalan kocaman bir boşluk
ve zaman
ne için , kim için , niye yaşanacağı belli olmayan kocaman bir zaman
oysaki zamansızlık ne güzeldi. az zamanda çok şey paylaşmak ne anlamlıydı.

anlamlı ama yorucu günlerim nerede?
neden koşturmaktan terlemiyor bu beden? sadece tek sıkıntısı yazın gelmesinden

sözde bahar gelince insanlar da yeşerirdi hani,
aşk insanı kıpır kıpır ederdi.
geçtim aşkı hani insan yeşerirdi umutu , isteği , azimi.
peki bende ne var?
kocaman bir boşluk.
ve ne işe yaradığı belli olmayan kocaman bir zaman

yalnızlığın melodisini kulağımdan kalbime akıttım şimdi
en azından kalbim dolu şimdi. hemde çok tanıdık bir şey var orda
kocaman bir yalnızlık...

hayat bana bu yaşımda kocaman biryanlızlık kocaman bir boşluk,ve onun keyif çatacağı kocaman bir zaman verdi.
şükretmeliyim değil mi?
tüm bu olanları şükrederek mi izlemeliyim?

bilemedim şimdi ama nasılsa bunu düşünecek kocaman bir zamanım
ve ondan daha kocaman bir boşluğum var...

ölümü çağırmak

evet ölüm hadi seni çağırıyorum gel buraya
niye çağırdığında gelmezsin insana
niye neyi beklersin sinsice?
gel işte yakınım sana
bir nefes uzağın bir bakış yakınındayım
gelsene
alsana
bırakmasana beni burada

çağırınca nişye kaçarsın
niye ben buradayım deyip hep yokluğu oynarsın

gel işte burdayım
alsana
artık bu canı
niye yarar bu beden
isteksizim işte
hayatını al sok bir yerine
bedenimi al kirlet at çürüt
ama al şunu işte
bak nasıl nefessiz
bak nasıl acılı.
alsana ulan
nerdesin
duy sesimi
gelsene hadi
neden gidiyorsun
oysaki nasılda yakındın demin
korkaksın benden korkak
bir işe yaramaz canı alamadan gidiyorsun
sanırım sende anladın muhtaçlığımı ondan bu yaşa sürün demelerin

yok oluşlar

ben tüm yok oluşları seçtim
tüm yollar bana kapalı
tüm seçenekler zaten seçilmiş
ve tüm insanlık birden silinmiş

gitmelerim, kalmalarım
ardımda bırakıp kaçtıklarım
beni bırakacağını hissedip ondan önce adım attıklarım
hepsi ama hepsi orda
ve ben tüm yok oluşları seçen bir kadın

kadınlık nedir bilmeye gerek görmeden
işnsanlığın şifreleriyle iletişim halindeyken
tüm yolların doluluğu
ve de tüm bu yolların çamurluluğu
durdurdu beni
o yüzdendir ki ben tüm yok oluşlarım seçtim

yiyenler, içenler
bir şarap şiesinin içinde ölenler
içmeden sarhoş olanlar
sarhoşluğu aşkla tadanlar
hepsia am hepsi bir masada otururken bir arada
ben tüm yok oluşları seçtim
alkolün adı olan biri oldum gittim

gitmelerin tadını en iyi bilen oldum sonra
kalmanınsa ta kendisiydim ama kimseye demedim
gitsemde yollarım kapalıydı işte
gitmelerim bir adım kalmalarım bir ömürdü
ve ben tüm yok oluşları seçtim

birileri için yaşamak
birilerinin yaşamında tam olmak
işte tam ben bu seçeneği gördüğümde kör oldu gözlerim
kör öldü badem gözlü oldum sonra
ondan dolayıdır benim
tüm yok oluşları seçişlerim

yok olmak kaldı bir bana
başka bir seçeneği sunmadı
ne insanlık ne tanrı bu kuluna
o yüzdendir işte
tamda bu yüzden
bu canlı tüm yok oluşları seçti
bir iki satır arası gizlenmiş herkesin bildiği bir kelime olup
yok olup gitti.

duman altı

bazı mekanlar vardır insan içine girdiğinde herşey dışarıda kalır. o ise o mekanda kendini bulur, mutlu olur ya da özgür kılar birşeyler onu.
işte bazı insanlar vardır duman altı mekanlardır onların özgürlüğü soluduğu. bazılarına göre sadece sigara ve içki kokan bu mekanların loş, daha çok siyaha ve griye yakın, garip karanlığında kocaman bir dumanın altında mutlu olur kimileri. ne sigara kokusunu duymaktadır ne de rahatsız olmaktadır.
mekanlar vardır böyle , bazılarına göre kirlidir, toplum dışı insanların sığınağıdır bu mekanlar lakin işte ben gibi insanlar için yaşanası yerlerdir.
içine girildiği an o garip karanlık gözleri kıstığında, duman altı insanı içine aldığında herşeyi dışarıda bırakıp mutlu olurum kendim olurum orada.
bir kadeh içkide günüm yok olur kocaman sigara dumanında ruhum uçuşur.
eğlenenleri, dertlenenleri, kendine burdan bir yandaş edinmeyi bekleyenleri izlerim
izlemek güzeldir onları, hrkes bir amaç uğruna duman altı bu mekandadır işte.
insanlar gündüz güneşinin gösteremediği yanlarını yansıtır bu siyahi yerde.
içtikce ya daha yakın olur öz kendine ya da bastırdığı tüm saçmalıkları kusar birilerinin üzerine...
müzik çalar sonra, gelir içkiyle yumuşamış, garipleşmiş bedenin ta içine girer. ya göz yaşarır o anda ya da beden kıvrılır, tepğinir dans eder.
saatler bazen uzun bazense çok kısadır bu mekanlarda.
ya bir köşede siner içer içer erirsin ya da kabalıklara karışır sen kendi kalabalığını üretir , tüketirsin
dumal altı mekanlar vardır işte. günün tüm pisliğini kapıda bırakıp kendi pisliğinle, güzelliğinle, gerçek bedenin ve ruhunla tanıştığın.
şişeler vardır dört bin yanda, insanlar vardır kiminin yüzü tanıdık kimisi uzak
sen varsındır. bir duman altı mekanın gri dumanında ruhunu nefes aldıran
ve yine bir sen varsındır. içkinin içinde kendi zamanını yudumlayan...