26 Eylül 2011 Pazartesi

gitmek

tamda istediğim buydu işte.
gidenlerin içinde kalmak. hatta sürüye uymak. bir adamdan gitmek, bir memlekete veda etmek. en çok annem ağlasın arkamdan. ya da babam sövsün tamda bizim kızın yapacağı iş bu diye.
bilmiyorsunuz siz ama bir yolculuğun biletini aldım. işte bu kadar pisim aslında ve bu kadar temizim , hatta birini kendimi yok sayacak kadar sevebilen bir temiz.

gidenlerim oldu çok. ardında kalan bendim. ben vardım bir ben içeri. sonra delirdim delirişlerim oldu , hep onsuzlukların dil çıkarmasıydı.
eylemlerim oldu çokca aşklaşmalarım ama gitmelerim olmadı. hep hayal ettim. masturbasyon gibiydi. bir elim kalbimde bir elim beynimin içinde. kıvranıyordum. kıvırıyordum.

sonra bak dedi dünyanın bir başka hali, i,çtin de ne oldu? deliydin, günahtın ya da her günaha sonrasında göz yaşı akıttın da ne oldu?

düşündüm. bir kedi masumiyeti yüklendi gözüme. en çok onun bakışında kedi oldu gözüm.

titredim mi ne?
el uzattım tutar mısın?
lisanın yok ama ne önemi var isteyince olur dedi. olur dedim.

gitmek eylemleri korkutucu değil şimdi.
gidilebiliyormuş. en çok ben ağlayacağım ama yine de gideceyim. şimdi benim zamanımmış işte.
herkes sırasını bilmiş gitmiş.

gitmek bir sevda kuşunun kanadındaymış.
uçarmış insan. hayali olsa da bilmediği bir ülkenin toprağına konarmış.


16 Eylül 2011 Cuma

ne çabuk değişiyor dünya

yazacak çok şeyim var ama bugün süre az.
işin özü başlıkta belli
değişiyor yollar.
bilmem ne kadaar başarılı olurum yürümekte
ama farklı bir yola girdim. ve iyiyim
güzel yani
güzel bir iyilik
kokuyor muyum ne güzel güzel
hadi bakalım maşallah:)

8 Eylül 2011 Perşembe

3 eylül 2011

Zaman çok çabuk geçiyor
Ama ağzımdan o buruk tad
Daha önce defalarca yarım kaldım
Yarsız kalmışlığımda var.
Ama hiç böyle olmamıştı.
Hep öyle deriz, hiç bu kadar sevmedim, hiç bu kadar acı çekmedim, sensiz olmaz cart curt.

Her acı özünde aynı, çekeni siz oldukça derece, çeşit ne önemi var ki?

Yazacak çok şey varken susmak. Evet tamda buydu bir ayı geciktir yaşadığım .

Vahşi bir hayatın içinde, korkularla yüzleşmek yerine ölü taklidi yapmak gibi bir şey. Ölmedim daha ama taklidini yapmak güzelmiş. Nefes bile almadan durmak, nefes almayı unutmak, unut gitsin demek, unutamadım unutamadım hala seni demek ama duymamak…
Bir duyulmak istiyorum dinleyesi geliyor insanın ama ne önemi var. Geçmişe bırakılmış bir adamın dediği gibi “ dün dündür bugün bugündür.” Oysa ki bilmiyor ki bu kadın dünle bugünü hep harmanlıyor hatta yarını da katıyor birbirine, cadı kazanı gibi beyninde kalbinde kaynatıyor.

Dumanım tüttü bir ara. Ve kimse görmedi. Gördü ama bir şey demedi. Dememesi iyidi belki de, bilmeyenler oldu sebebini sıkıntımın. Hatta gözyaşlarıma bir sınır biçtiler. Oysa ki şarkılar bile dedi yıllarca gözyaşlarımı bitti mi sandın diye…

Geçer dediler mesela. Hastaya iyi olucaksın derken ki gözlerinde olan yansımayla. Hani acıma ile keşke iyi olsa arasında kalmış bir duygu vardır ya, aynen öyle. Sürünmesin ölsün diyen de vardır bak. Onlar daha gerçekçi.

Ah gerçekler.
Kabul ettiğim, bildiğim, sahiplendiğim , yaşadığım gerçeklerin yüzüme tokat misali vurulmasının acısını yaşadım uzun bir süre. Geçer demişlerdi hani

Geçer elbet.

Her şey bitiyor nasılsa, her şey geçiyor.

Çanakkale geçilmez dediler, yetti mi misal?

Şimdi iyiceyim.
İyilik nedir sorusunun cevabı olmadan “iyiyim” sözünü sahiplendik çoğumuz. Varsın bende sizden olayım.

İyiyim.
Bir beden daha geçti içimden.
Bir tene yakın ama uzak oldum gene.
Ya vardım ya hiç olmadım.

Uslanmadım, ders almadım.
Dert edindim, derman olmadım.
Kimsenin derdi, dermanı olamadım.
Kendimleyim.kendi başımı ben yedim.