26 Mayıs 2014 Pazartesi

karya hanımın yavruları



13 nisan günü dünyaya geldi yavrular. şimdilerde bizimleler.

yavrulara ilk dokunduğum zaman delice ağladım.

şimdilerde tutabildiğimiz zamanlarda sevip gene aglıyorum
böyle de sıyırmış durumdayım


kendi yavruma dokunma fikrinin uzaklığı belki de canımın acımasına sebep

bilmiyorum,


ama yavrular güzel
onları izlemek saatlerce, oyunları mama yemelerı...

mutsuz ama keyifliyım onlarla

iyi ki varlar

18 Nisan 2014 Cuma

öğretilmiş beklentiler ve adamlar

son yıllarda hep hatalı tercihlerde bulunduğum için kendimi tebrik ederek söze başlamak istiyorum.
bir avuç başarısız adamı nasıl oluyorda içime alabiliyorum , bunu nasıl yaptım merak ediyorum.

salaklığım baki

ama arada zekice oyunlarım oluyor kelimeler üzerine. bunca kelime oyununu hak edecek bir adama denk gelemeyişim benim mi eksikliğim yanlış yerde gezişim yoksa o adamların aslında hiç var olmayışı mı ve hatta belki de onların da yanlş yerde oluşu mu bu bir araya gelişi engellıyor bilmiyorum.

ama yeter!

düşünüyorum. varlığından haberdar olduğum adamların isimlerini, sıfatlarını, fiziklerini sıralıyorum. çok da önemli değil bunlar diyorum sonra.
fiziki özellikleri itip kenara içsel yargılarına bakıyorum, beyinlerine, kalplerine.
türk kadınının öküz ve piç aşkı üzerine yazılmış yazılar  arasında adımı görme ihtimaliyle yüzleşmeden kaçmaya çalışıp sonrasında dayanamayıp yaşadıklarımı paylaşıyorum, tebrikler.

ilişkiden beklentilerimi, konuşurken söylenmesi gereken cümleleri, beklediğim hareketleri yazmaktan, söylemekten, öğretmekten yorulmuş bir kadın olarak burdayım.
nasılsa idare edilerek, kadının taşımasıyla çok ilişkiyi yaşamış bitirmiş adamlarla , değişmeyecek ökzülükleri, düzlükleri, duygusuzluklarıyla yoğurulmaktan, yorulmaktan bıktım. bunca sıkıntı , uğraş niye bilmiyorum.
niye eğitmeye, evrimleştirmeye, az da olsa değiştirmeye ya da en azından karşısındakini mutlu etmek içinde uğraşan bir adam yapmaya çalışıyorum ki birilerini? nedir bu beklenti?

klasiktir, alırsın beslersin , eğitirsin , büyütürsün sonra ellerin olur. bizimkisi de o hesap.
beklentilerini baktın gerçekleşmiyor, söyleyerek, örnekli göstererek bir ilişkiyi roller içinde yaşamak son yıllarda başıma gelen bir lanet gibi.

şuan bir ilişkim yok, yalnız olsa gene bunu yaşarım biliyorum.
kafam mı çok çalışıyor, karşmdakinden çok şey mi bekliyorum diye düşünüyorum. sonra istediklerimin sıradan olduğu gerçeğiyle bu adamların nasıl bu kadar düz ve öküzlüğe yakın olduklarını sorguluyorum.
bunca sorgudan benim yanlış adamlara selam verdiğim gerçeği ortaya çıkıyor.
demek ki düşündüğüm kadar zekiyim.
doğru tercihi en yakın zamanda yapmak dileğiyle,
yoruldum

30 Ocak 2014 Perşembe

eksik bir şey mi var

birinin sizi daha çok sevmesini istiyorsanız onu terk edin.
evet, buna benzer bir cümle dolanıyor beynimde. sonra yaşadığım bunca gereksiz sıkıntının sebebini buna bağlıyorum.

devam etseydi bir şeyler belki de biz birbirimize göre değiliz der ayrılığın gerekliliğini kabul ettirebilirdim beynime, kalbime.  ama işte terk edilmek en çok koyanmış insana ve merakmış daha çok sevmeye, istemeye, özlemeye sebep.

bu sabah işe geliyorum, soğuk bir rüzgar esiyor, üşüyorum. üşümeme kendimce anlam yüklediğim bir gece geliyor aklıma, sonrasında ısınışım çokca. sonra hiç düşünmeden sevmeye başlayışım birini.
ardından aklıma ezginin günlüğü, eksik bir şey mi var geliyor. mırıldanarak işe geliyorum.

ergenlik dönemi ve sonrasında bu şarkıyı dinlediğimde,  gelecekteki sevgiliye davet gibi yorumlardım bu şarkıyı. eksiğim sensin, gel hesabı...

şimdi bu şarkıyı dinlediğinde tek bir isim geliyorsa akla, eksiğin farkında ama ona ulaşamayan bir amansız hasta olduğunuz gerçeğini anlarsınız, canınız sıkılır.

belki de hiç başlamasa da olacak bir ilişkiyi yaşamaya, büyütmeye çabalarken terk edilmekle karşılaştım. sonrasında kabul edemediğim ayrılıkla daha çok sevdim. acayip bir şey oldu. benim için diğer ilişkilerimdeki kadar bile uğraşmayan, ilgisi sadece yanyana geldiğimizde kendince belli eden bir adamı unutamamaya, daha çok merak edip sevmeye başladım. belki de yalnızlığa terk edilmek de eklenince yeniden tutunacak dalı en zor zamanımda beni terk ederek daha da hayatın bokluğunu gösteren bir adamla seçtim. ona sığındım , çok da umrunda olduğunu sanmıyorum. kaldı ki biliyor sevdiğimi.

benim onu sevmem , onun beni sevmesini de gerektirmiyor gerçi. konu hiç bu değil. ki zaten yeniden bir şeyler başlasa belki de içimdeki adamdan çok uzakta bir insanla karşılacağım bu daha bir büyük yıkım olacak ya da aynı adam olacak ama o beni benim onu sevdiğim kadar sevmediğinden yaşadığımız her şeyin anlamı gene ben de kalacak.

konudan konuya daldım.
aslı şu, ezginin günlüğünden eksik bir şey şarkısını dinlediğiniz de sadece tek bir isim geliyorsa akla, durumunuz fena.

hep eksik kalacağını bilerek yaşamak ise çok ağır.



15 Ocak 2014 Çarşamba

sabah kusması

öyle bir bıkmışlık var ki üzerimde ama neden bıktığım konusunda fikrim yok. en çok yaralamak istediğim kendimle oynuyorum, ne istediğimi unutmuştum zaten ama nedir beni bu kadar yoran , bıktıran onu da mı unuttum? öyle böyle yazık etmişim kendime, daha da ediyorum. ben bu işin taa amına koyayım.