23 Aralık 2010 Perşembe

cem adrian duygusallığı

birçok arkadaşım cem adrian'ı sevmiyorum der. kimi sesine anlam veremediğinden kimi duygusallık ve depresif sözlerin para getireceğinden böyle bir tarzı olduğunu düşünüyor.

ben ne mi düşünüyorum?
hiç- kocaman bir hiç-
ben sanatçının düşüncesini ,amacını,yaptıklarını pek dikkate almam, ilgilenmem.
benim için şarkı önemlidir, müzik önemlidir. notası nasıl? ritim nasıl? sakinliği ne kadar serin eser bedende ? ya da sözleri ne kadar keskin bıçak ve ya neşe saçan çıngırak?

aşkları üzerinde sıkıntı yaşayan, güven, inanma, değer verme kelime anlamlarını bilip yaşayamayan bir çiftin sıkıntılarıyla kendime merhaba dedim bu sabah.
zaten gece de zor bir uyku idi benimki. ne zamandır rüya görmeyen ben rüyalar görür oldum , iyi mi bu bilmiyorum...

dün gece yaşadığım bir küçük ya da büyük sıkıntıyı anlatmayacağım bugün. herşeyi dökmeye gerek yok. zaten yeteri kadar sacılıyorum ortalığa...

aşk, ilişkiler hep bitmek için varlar sanki. herşeyin bir kullanma süresi var. üretiliyor ve tüketiliyor... kaldı ki üretim zorken tüketim için pekte uğraşmıyor insan.
sonra işte tüm gidenlerin ardından kendince tükendiğini düşünen biri olarak cem adrian şarkıları dinler buluyoruz kendimizi.
yollara düşüyoruz, nereye gidiyorsun diye haykırıyoruz,, ben geldim tanrıya inandır beni diyoruz ve şimdilerde herkes gider mi? diyoruz.

uzun süredir içimden kimse gitmezken , herkes gider mi diye sormak ne garip bir ironi?

insanların elde ettiği sevgiyi hırpalama çabasını acıyarak izliyorum. sevgiler bitmemeli oysaki, anlayış var olmalı,dinlemeli insanlar birbirine güvenmese de inanmayı denemeli...

uzun süredir bir erkeğin varlığından haberdar olmayan ben için aşk, garip bir masal, okuduğunda değerini verip uyuman gereken.
aşk bazen görmemeyi ve uyumayı öğütlüyor sanki.

ama işte insan uyumaz; masalı ,kahramanları irdelemeye başlayıp diğer masallarla karşılaştırdığı an masalı yok ediyor ortada bal kabağı şeklinde kalıveriyor...

aşkın ya da sevginin tüketilişi, ayrılıklar, gidenler, kalanlar olduğunda insan bir nefes alıp düşündüğünde acıyla giden ya da kalan , bir dönem sevgiyi bölüştüğü kişiye soruyor;

hala yalnız mısın?
-sadece özgür...
-peki mutsuz?
-sadece alışmış...
-peki ya aşık?
-sadece eksik... peki ya sen? hala bekliyor musun?
-beklemek şimdi hiç duymayan birine dünyanın en güzel şarkısını söylemek kadar
anlamsız...
-peki ya umut?
-umut şimdi hiç görmeyen birine gökkuşağını anlatmak kadar zor ve imkansız...




cem adrian duygusallığı çöker arada üzerinize işte.geçmiş için bile şarkı mırıldanır bulursunuz kendinizi.

hep giden oldu, kalan ben dersiniz.
gitmeler, yola çıkmalar güzelken bu vedalar hiç olmadı der,herkes gider mi? soruyla boğuşup,herşeyin bitip gitmelerin var olduğunu kanıtlayan olayları yad eder, üzülürsünüz

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder