21 Aralık 2010 Salı

sarhoş olmak ya da olamamak işte mesele bu!




























önce kendimizce sarhoşluk üzerine atıp tutalım, tanım yapalım.
hım neydi sarhoşluk;

bir kaç şişe içindeki sıvı sayesinde kendini dünyanın en mutlu ya da en efkarlı insanı olarak görmekti.şişelere sarılıp hayal kurmaktı, ya çok güzel ya çok çirkin olmaktı...ve sonra sızıp bir yerde takılıp kalmaktı...ya da dahası.herkesin kendince sarhoş olma hikayeleri, anıları var.

bizimki de belki de onlardan biri

içki içmekten keyif almak, içkinin tadını sevmek, zaten her daim eğlenen gülen bünyeyi daha bir kıvamlı hale getirmek adına içerim ben. çok dertliyim aq bir içeyimde hayat güzel olsun banaları yaşamadım. durup dururken kokar burnuma mesela bira. dost sohbetlerinin yoğunluğundan dil damak kurumasın diye de tüketilir bira, içip daha çok gülmek içinde.

içki içme nedenlerimiz bizim bunlar. ama içki içmek deyince aklıma hep şu cümleler gelir;

"...ben çoğu geceler içiyorum. bir çeşit umutsuzluktan kurtulmak için içiyorum. belki kendi kendimden. iki çeşit içen vardır. biri, benim gibi, kurtuluşu içkiden beklemenin utancıyla içer. bir de şu çevrendekilere bak. bunlar neden içiyorlar? toplum içinde yaşamanın baskısını, yükünü hafifletmek için. çekinmeden bağırmak, yüksek sesle gülmek için. dışarıda bağırmak, kahkaha atmak yasaktır. sokakta gülmemek için burda gülerler. böylesi az içer..." ah yusuf atılgan sen ne güzel demişsin derim, aylak adam'a daha bir aşık olurum sonra.


gene fazla içki kokulu bir haftasonu yaşadım.içiyoruz biz yealar döndü ortada.masumane bir yemek planı, tavuğun yanında bir şirince şarabı yudumlamakken plan yemeğe eşlik edecek bir dostun votka sevdası, içtikce benim daha önce az biraz tanık olduğum bazılarının çok uzak olduğu anları yaşar bulduk kendimizi.

evde bulunan 4 kişiden sadece birinin cidden kafasının güzel olması, enerjisinin yüksek olması ve sonsuza kadar , sınırsızca içme isteği eğer diğerleri hala onun gibi olmayınca çok anlamsız oluyormuş. o sarhoşken siz durumu anlama, durumu sakinleştirmeye çalıştıkca içinizdeki o sarhoşumsu hali öldürüyorsunuz. kaldı ki kadınların sarhoşluğu daha seksi ve ve eğlenceli.
erkekler söz konusu olunca öyle olmuyormuş anladım.
hele ki siz sarhoşluğa uzaklaştıkca içkiyle sevişircesine bir ilişkiye girmiş ve sarhoşluğu sıfat almış bir adamın sarhoş oluşu can sıkıcıymış. ama bir yandan niye canınız sıkılıyor ki diyorsunuz kendinize. sonra kendinize kızıyorsunuz. adam içkili beyler ne var bunda diyesiniz geliyor ve gecenin lafı adam haplı beyler, adam içkili beyler, adam uçuyor beyler gibi inciye atıflar ve gülüşmeler oluyor...






o gece sabaha dönüyor ve sonra bitiyor. sarhoş olan bir adam ve 3 sarhoş olucakken ayılan insanların içinde oluyorsunuz.
neyse...

ama gene gün bitiyor akşama dönüyor.yeni tanışılmış insanlar ,geçen gecenin içkili 4 kişisi yeniden bir araya gelmeleri yaşıyoruz. hayal kahvesindeyiz.

pek sevdiğim şarkılar çalmadı önce, murat boz şarkısına ooo diyen gençliğe ayak uyduramadım mesela. içkiler içilmeye başlandı. insanlar ya içindekileri çıkarıyordu ya da zaten öyleydiler bize göstermemişlerdi. şimdi şekilleri, bakışları, düşünceleri değişiyordu. etrafı izliyorum. sonra dün geceden alkollü arkadaşa "sen artık içme "durumları içine giriyorum "sana mı kalmış annelik " diyorum sonra içimden ama tutamıyorum kendimi.
gözü başı kaymış , isyankar biraz kendinde değilmişcesine yaşanan eylemleri engelleme çabasına giriyorum.

sevgi arayan bir kadın yanımda. sevgi nedir sorusuna çokca cevap vermiş ama yeni cevapları arıyor. sevilmek istiyor ama aradığı o gece orada değil biliyor ama yine de şeytan işte, içkiye karışarak dürtüyor. dans ederken etrafına bakıyor, ben bakışlara niyeyse gerilip üzülüyorum... aslında çok tanıdık bir özlemin farklı bir şeklini gördüğüm ,içkili, eğlenen, dans eden kadına arada "yapma" dercesine bakıyorum.

sonra sadece dans ediyorum, duman çalışıyor mesela adamın içi dapdar diye bağırıyorum. athena arsız gönül, holigan çalıyor eğleniyorum. bitti rüya diyor mesela manga'dan bir bakıyorum kafamı sallıyorum, terlemişim saçlarımı savurmak iyi geliyor.

yanda yeni tanışılmış bir adam var,dans ediyoruz ama o içkiyle durumu yanlış anlıyor ve zaten gecenin en sıkıcı, sikindirik eylemlerini ortaya çıkarıyor.

birden kafama biri bir şey vuruyor. sarsılıyorum.
"senin burada ne işin var ki" diyor." etrafında herkes kendince bir şeyin isteğindeyken sen ne istediğini bilmezken , şarkılar bile anlık mutluluğu verip biterken senin burada saatlerdir ne işin var?"

geriliyorum. içtiğim biralarınb tadı yok oluyor. bedenimde de yoklar zaten.hiç içmemiş gibi bakıyorum artık. gerildim bir kere, bir kere oraya aitlik durumundan uzaklaştım. şimdi ne yapsam boş.
bir gece önce sarhoş olamayanlar bile keyifli şimdi,kendilerince eğleniyorlar bense o kadar çok şey bilir o kadar çok şey gördüm ki gene sarhoşluğa uzak salakça bakınıyorum.

anladım ki bu iki gece de ya sarhoş olucaksın ya da orada olmayacaksın. sarhoş olmamak can sıkıcı.sarhoşluk gerçekleri görmemeyi sağlıyor aslında en gerçek en deli en kirli en seksi vb durumları ortaya çıkaran içki , gerçekleri ortaya kusuyor ama bunun farkına varacak gözleri şaşı yaparak durumu eşitliyor. kimsenin olan bitenden haberi yok, yaşasın içmek... vur kadehi falan filan...

bundan sonra ya sarhoş olucam ya da baktım herkes olurken ben bakıyorum. dışarı çıkıp bir bankta oturup denizin kokusunu çekeceğim. yoksa olmayacak. zaten kendimce sıkıntılarım var insanlığıma dair bir de başkalarının insanlıklarını tartamayacağım.

sarhoş olabilmek dileğiyle
















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder