8 Aralık 2010 Çarşamba

kader' in böyle




yolu yok, çekiceksin.
isyan etmenin faydası yok,kaderin böyle
sonu belli, ey başını usul usul yürü şimdi...


ah nasılda geç kalmışım ben bu filme. niye bu kadar derinlemesine dalmamışım ona?
ilk çıktığı sene izlemiştim oysa ki. ama sonuna gelmeden kapamıştım ekranı. film yok sayılmıştı. zaten izlerken de elim işte gözüm oynaşta sözlerinin hakkını veriyordum.
neyse
geç kalmamışlığı kabul ediyorum şimdilik. ya hiç izlemeseydim.
ah daha neler
geçmişte izlediğim bir çok yarım yamalak film için sıkıntılanıyorum şimdi. acaba ne güzel sahneleri kaçırdım? şimdi yeniden ilk kez tv ile tanışır , sinema perdesinin büyüklüğüne hayran baktığım gün gibi içim... yeniden izleyeceğim filmleri.
hatta kusuncaya kadar, gözlerim yoruluncaya kadar, hatta uykuyu unutup daha çok film diye inleyerek sızım kalmak istiyorum ekran önünde...

o kadar açım , o kadar istekliyim sinemeya karşı
neyse konu bu değildi. kader'di konu. ah zeki sen ne yaptın gibi sanki üstadı tanıyormuşcasına sesleniyorum.
masumiyette bize sunduğunun gerçek hikayesi bu muydu?
ah gerçek
kabul etmeyi göze alamadıklarımız mı acep?
bir başkasını seven bir kadının sevgisini , bizi kabul etmeyişini yok sayıp ömrümüzü vermek nasıl bir şey sorusu içimde.

uğur'a sürekli bir küfür etme isteğiyle doldum filmin bir yerine kadar. sürekli küfür, aynı bekir'in izmir de bir bank üzerinde ettiği gibi hemde. hatta tokatlayarak...

ama değil işte öyle,
bekir ne kadar kör kütük aşık ise uğur o kadar aşık.

her dakika aşkı düşünür oldum. nasıl bir aşk için insan kendini kaybeder?

bir mobilya dükkanında safca oturan bir çocuktan tavernalar, pis dar otel odaları, sarma sigaralar, uyuşturucular içine nasıl düşebilir insan? nasıl olmadığı bir adama dönüşebilir. ve dönüşümleri nasıl hiç bir işe yaramaz?

ah aşk nasıl bir şeysin ki, siliyorsun hayatını insanın bir yerden başka bir hayatı yazarken?

film eleştirmeni şu bu değilim. ama bu ara her film benim bir yerime dokunuyor.çok garip yaa
ah sinema sen perden kadar büyük, gerçek ve ürkütücüsün.

aşkı düşünürken kendimi kaderi düşünürkende buluyorum sonra. birinin kaderinde olmak nasıl bir şey mesela?

kimsenin kaderinde olamadım sanki diyorum ama sonra hayatına girdiğim , hayatıma girenleri düşünüyorum. her şey bir kaderden ibaret miydi? hep kader mi biraraya getirmişti bizi diyorum...

sorularım cevapsız kalmıyor bazen. kendimce cevap buluyorum.
kaldı kı bu ara bazı şeyleri kendime dert etmek için içimdekiyle yarış yapan biri olduğumdan acıyla harmanlayınca kendimi, işin uçu daha kötüye gitmesin diye sesleniyorum sessizce, kaderin böyle, çekeceksin.sus ve yaşa ...

2 yorum:

  1. Zeki Demirbukuz un muhteşem ikilemesi "Kader"ve "Masumiyet"..Kaderin devamı olan ama daha 1997 yılında çektiği "Masumiyet" i izlemişsinizdir umarım.Eğer izlemedi iseniz tavsiye ederim.2006 yılında çekmiş olduğu Kader,Masumiyetin gençlik yıllarıdır.Ne kadar da etkilenmiştik eşimle seyrederken..İyi hatırlattınız,biz bu ikilemeyi tekrar seyredelim doya doya.Doya doya ağlayım ben tekrar..
    Sevgiler.

    YanıtlaSil
  2. sevindim güzel bir şey anımsattığıma. iki filmi de izlemiştim ama izlediğim dönemde yakalayamadığım şeyler varmnış. yeniden izliyorum...

    YanıtlaSil