26 Ocak 2010 Salı

hayal bu yaaaaaaaa

iş çıkışı binilen otobüste oturduğuna şükreten bir insan iken yanda çok tanıdık bir koku belirir birden, adam yana bakar, tanıdık bir surat sırıtmakta ona. öpmeyi özlediğini bile unuttuğu dudaklarıyla kocaman gülüyor adama.
"sen nerden çıktın be"
"hahaha, insan bir merhaba hayatım filan der ne uyuzsun hıh"
"yok canım özledim özlemedim geç onu sen nereden .çıktın?"
"özledim , bu saatte burada olacağını düşündüm atladım aaaaaaaa"
adam şaşkın," ne deli kadın bu ya" diyor belki de içinden, kadınsa sanki dün görülüşmüş kadar sıcak, ilgili ve sırıtan bir suratla.

"ay hemen eve gitmeyelim, yemek ısmarlıcam sana" demiş kadın. "inelim hadi bu durakta " derken çekiyor adamın ellerinden. şaşkın, yorgun adam ayak uydurmayı seciyor, evde sıkılmaktansa bu deliyi izlemek güzel sanki...

güzel, daha önce gitmedikleri bir mekana gidiyorlar, yolda sürekli oradan buradan bahsediyor kadın. arada susuyor çok mu konuştum? yorgunsun değil mi ? diyor ama sonra yeniden başlıyor konuşmasına. kadın bir sus demek ister gibi açıyor adam ağzını sonra devam ediyor onu dinlemeye. etli dudaklarını izliyor, yanağında oluşan gamzeye takılıyor, orada eriyip yok oluyor.
gidilen mekanda hafif müzik, güzel hep adamım sevebileceği yemekler. oturuluyor bir cam kenarı masaya. saçları dalga dalga kadının, gözleri parlak anlamlı.

"nasıl bu kadar enerjik oluyorsun?" diyor adam.
"seni görebilmek için" diyor kadın gülerek ellerini iki yana kaldırıp kurt kadınım ben diyor kükrer gibi yapıyor.
uyuzluk değil mi adam ekliyor "kurtlar kükremez"

kadın adamın elini tutıuyor dudaklarının arasına götürüp o kadar insanın içinde ısırıyor.
nasıl? diyor sonra. gülümsüyor adam. "delisin sen"

yemeği yiyorlar 90lardan tanıdık melodiler çalıyor bazısı yabancı ama ne dese önemli değil, etkiliyor her melodi insanı...

upuzun sohbetler ediliyor oradan buradan. vakit başka zaman geçmezken saat oluyor 9 buçuk.
kadın "bu yemek kahvesiz olmaz ki "diyor" hadi kalk başka yere gidelim "

türkü bar gibi bir yer ama sakin, kalabalık değil. yanyana minderlerin üzerine oturuyorlar. yayılan bedeni komiğine gidiyor adamın. "çok rahat tavırlı bu ya" diyor içinden belki de ama ona daha güzel şeyler söyleme telaşında. çaylar söyleniyor. kahve içmekten vazgeçiliyor. aslında kadın adama fal bakma derdinde ama sonra çayın ısıtıcı yanı daha iyi geliyor kulağa.

çaylar geliyor, yanık bir ezgi kulaklar da.
adamın eli kadının elleri arasında , türkü mırıldanıyorlar beraber.
sesleri birbirine karışıyor.
her ezgide bir oluyorlar, her acıya birlikte efkarlanıyorlar her halayda birlikte el ele ruhlarıyla eşlik ediyorlar.

zaman ilerliyor gece bitmek üzere olduğunu kadın duvardaki saatten farkediyor.
elele, yanyana kucakkucağa geçen gece bitiyor. yürüyorlar yanyana elleri arada birbirine değiyor bazen ise hiç ayrılmak istemiyor gibi parmakları birbirine dolanıyor. adamın ağzından yanık bir türkü, soğuğa aldırmadan yürüyorlar.

kadın"bu durakta otobüse binmeliyim" diyor. "ama niye?" diyor adam. "gelmeyecek misin bana?"
"yok, güzel bir geceydi, yeterli bizim için başka bir gece artık evine gelirim içkimi alıp, izin verir misin sarhoş olmama? korkma , sarhoş olunca bu kadar konuşmam : ))"

adam kabullenir gibi yüzünü öne eğiyor, kadın yaklaşıyor daha bir ona dudağına değdiriyor dudağını. uzun öpüşmeleri yaklaşan otobusle bitiyor.

"iyi geceler, çok güzel bir geceydi. özlemiştim seni" diyor adam. kadın ise kikirdiyor," özleyeceksin tabi "diyor zorraki bir gülümsemeyle ama gözlerinden yaşlar akar gibi...

otobüse binerken elini sallıyor adama, adam da ona.
giden otobuse bakıp kalmak adamım canını sıkıyor, bir iki küfür savuruyor ardından bir iki kendine söyleniyor , elleri cebinde yürüyerek eve ilerliyor.
telefonuna bir mesaj geliyor bir iki dakika sonra " keşke gelseydim sana, çok özledim sarılmanı, sigara dumanını, küçük odanı"

adam daha sesli bir küfürü çıkarıyor ağzından, sonra sigarasını yakıyor ve cebine atıyor telefonu, yola devam ediyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder