4 Mayıs 2010 Salı

kaygı ya da adı her neyse

aynaya baktığımda kendimi gördüğüm an gözlerimdeki ışıltının eksikliğiyle dondum kaldım dün.
nerede dedim nerede umut denilen şeye yakın olan insan.

şimdi kaygıları, insani duyguları, sıkıntıları, amaçları, yorgunluğu hepsi karmakarışık bir arada ...

kendimi sevmediğim günlere geldik yine. bir kısır döngü sanki. önce nefret sonra yavaş yavaş saygı duyma sonra sevgiye dönüyor içimdeki duygular kendime doğru...

dur gitme demek istiyorum kendime. ama uzaklaşıyorum yine,ruhum başka bir yerde bedenim başka kafam beynim başka yerlerde.

ruhum sıkılıyor.
çok mutsuzum.
kaygılarım tembelliğim boşluğum aptallıklarım hepsi birarada beni kemiriyorlar
bense sadece bakıyorum

kendimden nefret ediyorum ya. bildiğin sevmiyorum yine...
aslında yazı başka türlü olucaktı ama olmadı. zaten hiç bir şey olması gerektiği gibi değil...

haketmediğimi düşündüğüm her şeye daha yakın olarak, ne kadar büyük bir hayal kırıklığı yaşayabileceğimi anlamaya çalışan gözlerimdeki yaşları silmek adına elimi bile uzatamayan bir güçsüz olma yolunda en önde yürümekteyim....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder