15 Şubat 2011 Salı

choke (tıkanma)













































fight club isimli eseri ile tanidigimiz chuck palahniuk'un kitabı. belki de bir çoğunuz onu okuyalı uzun zaman oldu. bense ancak elime alabildim işte...

temelde ;annesinin tedavi masraflarını karşılayabilmek için tıp eğitimini yarıda bırakıp, ünlü restoranlarda boğulma numarası yaparak sahte kahramanlar yaratan ve geçimini onları sömürerek sağlayan bir anti-kahramanın, sekskolik bir adamın hikayesi.


'eğer bu kitabı okumaya niyetliyseniz vazgeçin. kendinizi kurtarın. televizyonda mutlaka daha iyi bir şeyler vardır. burada anlattığım şeyler önce sizi kızdıracak. sonra her şey daha da kötü olacak.'' diye başlıyor.

kitap hakkında duyduyum şeyler ve bu uyarı hiç beni korkutmadı niyeyse. hatta yakın arkadaşımın "boş , itici kitap okuma yea" deyişi bile bir adım geri attırmadı

neyse

aslında kitaba dair bir şeyler yazacağım ama öncesinde aha işte budur dedirten kısımlarından alıntı yapmak istiyorum;

"acı çekmeyi seçtiğiniz zaman işkence sadece işkence, aşağılanma da sadece aşağılanmaktan ibarettir." işte hayata dair ne kadar gerçek bir söz, hele ki bir çok şekilde olan biten en küçük şeyi bile eziyet, acı gibi gören ben için, kör göze parmak gibi mübarek söz.


evlilik nedir bilmeyen bana niyeyse pek tatlı gelen bir benzetmeye de sahip kitap;
"köpekler seksten sonra hemen kolay kolay ayrılamazlar. bir süre sıkışır kalırlar iç içe. evlilik de böyle bir şey..."

çevremdeki bazı her ne kadar ailelerinden uzak, ailelerinden farklı,ayrı ve daha iyi bir bakışları olduğunu söyleyen ama yeri geldiğinde özellikle anne sözünden kopamayan erkeklere dair bir bakış var ki , of ki ne of;

"gerçek şu ki, dul bir anne tarafından yetiştirilen her erkek çocuk evli olarak doğmuş sayılır. bilmiyorum ama bence annesi ölene dek bir erkeğin hayatındaki diğer kadınların hepsi metres olmaktan öteye gidemez. modern oedipus hikayesinde, babayı öldürüp, oğula kavuşan kişi annedir."

kadın- erkekliğe, eşitliğe, üstün canlıya, erkek mi kadın mı liderciliğe, birimiz sikeriz birimiz doğururuzculuğa tokat mı demeli acaba?

"her şeyden vazgeçip herkesin düşmanı olup çıkmadan önce etrafınızdaki insanlar size kaç kez baskıcı ve önyargılı bir düşman olduğunuz söyleyebilir. yani erkekler birer şovenist domuz olarak doğmazlar,sonradan olurlar ve her gün binlerce erkek kadınlar tarafından bu şekilde yetiştirilmektedir. belli bir süre sonra vazgeçip seksist, bağnaz, ruhsuz, kaba ve kerizin kerizi olduğunuz gerçeğini kabullenirsiniz. kadınlar haklıdır, siz haksız. bu fikre gün geçtikçe alışırsınız. insanların sizden beklediği gibi yaşamaya başlarsınız. yani, tanrının olmadığı bir dünyada anneler yeni tanrı değilmidir? kutsal ve tecavüz edilemez son mertebe. annelik dünyada kalan mükemmel ve büyülü mucizelerin sonuncusu değil midir? ama erkekler için imkansız bir mucizedir bu. erkekler doğum sırasında çekilen bütün şu acılar ve dökülen kan yüzünden doğurmadıklarına memnun olduklarını söyleyebilirler ama kedi erişemediği ciğere mundar der. erkeklerin, kadınların başrdığı bu imkansıza yakın olayın uzağından bile geçemediği açıktır. beden gücü, soyut düşünceler, falluslar, erkeklerin sahip olduğu sanılan bu avantajlar aslında semboliktir."


bakın bir de bu var, bize dair mi sanki nedir?

"bütün bu zavallı ve delilerin burada saklanmasının sebebi, gerçek dünyada ve gerçek işlerde başarılı olamamalarından kaynaklanır. başlangıçta ingiltere'yi terk edip amerika'ya gelişimizin de nedeni bu değil miydi zaten? kendi almaşık gerçekliğimizi yaratmak için. hacılar o dönemin delileri değiller miydi? mesai arkadaşlarım olan bu zavallılar, tanrının sevgisi ile ilgili değişik şeylere inanmak yerine, özgürlüğü davranış bozukluklarında bulmak istiyorlar."

"zayıfmış gibi yaparak güç kazanırsınız. kendinizi güçsüz göstererek diğer insanların, kendilerini güçlü hissetmelerini sağlayabilirsiniz. insanların sizi kurtarmasına izin vererek siz onları kurtarırsınız. ... bu yüzden ezilen taraf olmaya devam edin. insanların üstünlük taslayabilecekleri birine ihtiyaçları vardır."

"cahillik bir zamanlar sonsuz mutluluktu. ... hayatınızda rayından çıkabilecekşeylerin hepsini fark ettikten sonra, hayat yaşanır olmaktan çıkar, daha çok beklemekle geçer. kanseri beklemekle.bunamayı beklemekle. her aynaya baktığınızda zona olabilecek lekeler aramaya başlarsınız."

"her şeyden kuşku duymamak, her şeye karşı mücadele etmemek için gerken cesareti kendimde bulabilmiş olmayı çok isterdim." bu da iç ses gibi oldu sanki ha, acaba içimzideki sesleri mi duyuyor bu adam?

aha bu da sorumluluk denen şeye dair özellikle de anne , baba olmanın insana yükleyeceği sorumluluğu bir cümleyle aydınlatacak olan cümle;
'bebek, eve köpek almaya benzemez ki... yani bebekler çok uzun yaşarlar dostum.'


filmi de çekilmiş kitabın, hatta geçen akşam gene uyuyamama nöbetlerinde sonlarına yetiştim gece yarısı bir kanalda. ama baştan bir izlenecekler arasında kendisi. kitabı yansıtmadığını söyleyenler çok, yansıtmasın. kitap yeteri kadar gerçekleri yansıtıyor, varsın film salak saçma olsun, adı tıkanma olsun yeter.

alıntılar dolu bir yazıydı, zaten bende bir alıntı değil miyim bazen...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder