7 Ocak 2011 Cuma

elinden oyuncağı alınan kız


küçüklüğüm... oyuncakların renkli dünyasına dalışlarım...

ilk oyuncağı kara şimşek olan bir kızdım.
ama tabiki sonraları alınan bebekler, mutfak gereçleri, fırın, ütü, dikiş makinesine sahip oldum. annemin taklidini yaparak oyunlar oynadım. kardeşim doğdu, oyun oynayacak yaşa geldiğinde evcilik, misafircilik şu bu oyunlar adı altında salonumuzun bir köşesinde anneannemin elleriyle yaptığı minderin üzeriyle sınırlı alanda oyun oynamaya başladık...
bizim oyunlarımıza hayranlıkla bakan insanlartoldu çevremizde. anlaşıyor oluşumuz, kavga etmeyişimiz üzerine güzel cümleler söylendi, hala da söylenir...

akşam üzeri oyunlarımız yarım kalırdı. babamın gelme saatini daha o küçük yaşta bilir hemen oyuncaklarımı toplamaya çalışırdık gerçi bazen oyuna dalar unuturduk yapılacak her şeyi. o minderle sınırlı evimizde mutfağımız,oturma odamız vardı ve oyuncaklarımız düzgünce sıralıydı.
ama anlamazdı babam eve gelince artık iş stresi mi, kendince maddi sıkıntılar mı bizim oyuncaklarımız gözüne batar anneme söylenir hatta hırsını alamazsa elimizden oyuncakları alır bir kenara fırlatır toplayın şunları, her taraf dağınık diye yırtınırdı...



o vakit masumluğumuza daha bir masumiyet eklenirdi. aslında zarar işlememiş, uslu durmuş annemiz işini yaparken kardeşimle oyuncaklarımızla, sadece bir minder sınırında bir hayali ev kurarak oyun oynamıştık ama bu babama yetmemişti. şimdi düşününce belki de başka sıkıntıları vardı ve geldiği evde en uygun saldıracağı kişi bizdik...

hep bu oldu her zaman ama. hani derler ya başında neyse sonu da odur diye. biz kardeşimle hep babam için rahatlama araçı, azarlaması kolay kendi malı canlılardık. elimizden kolayca bir şeyleri alabilirdi. tabiki hakkını ödeyemeyiz. ama işte hatasız insan yok, herkes mükemmel değil...

babam hep yaptı bunu, hep canı sıkılınca ya da isteyince sırf o uygun gördüğü için alındı ellerimizden birşeyler.

özellikle son yıllarda ben tamamen muhtaç insanım ona. annem ve ben ona muhtacız diye istediğini söyleyip istediği gibi oynayabiliyor.

bir şeyleri istememin bazen anlamı olmuyor. bir şeyleri seviyor olmamın bazen onun için bir anlamı olmuyor. son 3 yıldır sürekli evde oluşum, herkesin bir şeylerle uğraşırken benim sadece sözde yüksek lisans ve tez muhabbetleri yüzünden yerinde saymam sebebiyle daha bir eve kapanışım ve daha çok bilgisayar başında vakit geçirişim söz konusu. bu da babam için evdeki en büyük suç. her akşam odamın önünden geçerken küfür etme imkanı sağlıyorum ona. ve ne zaman canı bir şeye sıkılsa interneti kesme, bağlantıyı iptal ettirme, bilgisayarı yok etme gibi istekleri oluyor hatta bunlarla beni tehdit ediyor vb.

son 3 yıldır hayatımı onlar anlamasa da güzel kılan, kendimce üretkenlik ve öğrenme eylemlerimde artısı olan internet bağlantısını kaldırma konusunda iddealı bu sefer...


bakınız gene sevdiğim bir oyuncağı elimden alma isteğinde kendisi. her zaman yaptığı gibi...

bilgisayar başında diye bu kız evde kaldı, bilgisayar başında durduğu için tezi bitmedi, bilgisayar başında olduğu için kilo veremedi vb sözler her bana saldırmak istediğinde ağzında.

hep ellerimdeki oyuncakları alarak kendini güçlü benimse ona ne kadar muhtaç bir canlı olduğumu anımsattı bana. o büyüktü ben küçük o olmasa o oyuncaklarda olmazdı...

bu ay sonu vedalaşıcak gibiyiz sanki, haberiniz olsun...












Hiç yorum yok:

Yorum Gönder