6 Temmuz 2010 Salı

içime sinmiyor

bir şeyler olup biterken bakmak, üzerime vazife biçilmiş sanki
canım acıyor , acıtılan canımı saracak eski bir pacavram bile yok gibi.
üzerimdeki deriyi koparsam yarama sarsam, yama olur mu ?

durduğum yerler, sohbet ettiğim kişiler, bir umut diye gülümsediğim cümleler hiç anlamlı değil.
ağır gelen şeyler var ve yükler oımuzlarımı çökertiyor.

hep yaptım bunu kendime, hep üzülecek bir şeyler buldum, yoksa yarattım. ama belli bir yaştan sonra aramama gerek kalmadı, sıralı sırasız düzenli düzensiz acılar, boşluklar, başarısızlıklar sarmalar oldu etrafımı

yediğim ekmek midemi doldurmuyor, doymuyorum. midem dolsa ruhum açlığını haykırıyor...
müziklere veriyorum kendimi, notalar arası koşturuyorum. sol anahtarı ile açılacak bir kapı bile bulamıyorum, ruhum nefes alsın diye...

olmuş olacak ne varsa umurumda olmuyor sanki
neyi aradığımı bilmeden bakıyorum, düşünüyorum, istiyorum ama isteklerimi söylemeye bile utanıyorum

eskiden bitirilen her kadeh sarhoşluğa yakın, beyin oyunlarına birer merhaba gibiydi.
artık içime akıttığım her içki sadece yudumlanılıyor ama tad alınmıyor, sarhoşluk ise yok
sanki su gibi her şey, mide dolduruyor ama beynimi etkilemiyor

o kadar özledim ki sarhoşluğu, kırmızı yanağımı, gülümseyen yüzümü

içime sinmiyor bir şeyler, içim ne istiyor bilmiyorum.
bilmemek canımı sıkıyor ve canım bir mengene de adını, şeklini, varlığını yitiriyor...
bu da bir merdiven gibi ama çıkabilecek hal kalmadı gibi...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder