8 Ekim 2010 Cuma

hüzün

sözleşmiştik oysa ki gelmeyecekti. bir yaz günü en sıcağında hem de vedalaşmıştık. yollarımız farkıydı. öyle kabul etmiştik. hüzün kar kokuyordu bazen ise yağmur sonrası toprak. dedim uygun ortam değil. yaz, ter kokusu dört bir yanda. ağla dedi ben giderken. ağladım. gelmeyecekti söz vermişti. söz verilmesini sevmiyorum demiştim yine de vermişti.

sonra yaz bitti.iki gün öncesine kadar güneş hala ter kokutuyordu insanları. hiç hesapta yokken geldi sonbahar. yeşil renkli dallar yapraklar bile şaşkın.
aniden karşına çıkar eski resim gibi oldu hüzün ya da radyo da beklenmeden çalan efkarlı melodi gibi...

hüzün giderken haber verirdi ama gelişi hep sessiz, ani, sarsıcı. bunu unutur birçok insan. belki de sırf unuttuğu için beklenmedik bir anda yakalanıyor hüzüne.
sonra hüzün bir kafes oluyor, insan ruhu şaşkın bir hayvan. tellere çarpıyor, kanıyor... yaz gelip güneş kafese vurup, göz gün ışığından kısık bir hal alıncaya kadar veda etmiyor hüzün. o zaman anlıyor insan hiç hesapta yokken gelen hüzün gidicek bir başka hazanda dönmek için...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder