30 Ekim 2010 Cumartesi

arı sokması


sonbahar geldiğinde arılar garip bir veda operasyonunu gerçekleştiriyor.
sığınacak bir yerler arıyorlar, evlerin içine dalıyorlar.ve soğukla başbaşa kalınca saçılıyorlar dört bir yana.
bugün onlardan iki tanesiyle karşılaştım. güzel bir veda öpücüğü bıraktılar bana.önü kapalı, belki de küçük canlıları soğuktan koruyacak bir hali olan terliğin içine girmişler. tabi ben kendimce kafası dolu olan dikkatsiz bir bünye olarak, terliklerin içini kontrol etmeden ayağıma geçirdim. bir vakit geçtikten sonra arılar sonradan edindikleri yuvalarına olan saldırıdan hoşnutsuzca bana saldırıp ayağımı ikisi birden ısırdı. iğnelerini ayağımda bırakıp öldüler. terliği acıyla çıakrdığımda iki arıyla karşılaşmak canımın acısını katladı. belki inanmayacaksınız ama kızmadım onlara ve feci kendimi suçladım. onların hayatlarından değerli biri değildim ki. benim için canlarından olmaları ne saçma ne yanlış şey oysa ki.
insanoğlu böyle işte, bilmeden birinin canını acıtıyor hatta onun hayatını elinden alabiliyorsun.
arı sokması bende garip bir etki yaptı, garip garip şeyler düşünüyorum şimdi
ve hatta depresyona mı giriyorum nedir? o ölen iki arı için bile ağladım biraz önce: /
benim yüzümden ölmemeliydiler.
ama öldüler ne der şimdi bir kaç bilmiş insan, olanla ölmüşe çare yok. ve ben bu çaresizlik durumlarından iyice sıkıldım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder