duruma göre insan da bir umut ortaya çıkaran, ortamı, insanı güzel kokmasını sağlayan dünyanın en iyi icadlarından biri bence.
önceden bu kadar önemli bir şey olduğunu düşünmüyordum. ta ki hastalık, hastane kokusuyla tanışıncaya kadar.
yer; çanakkale 18 mart üniversitesi tıp fakültesi araştırma hastanesi e
blok.3 kişilik oda, refakatçiler ve misafirlerle 25 kişiyi aldığı
görülen odanın bir uçuna yerleştirilmiş, herhangi bir havalandırması
olmayan tuvalet ve banyo. tuvalette dahiliye hastalarına ait sürekli
biriktirilen , incelenmek için bir kenara koyulmuş idrar örnekleri, 5
lt'lik erikli şişesinde. yine bu hastaların serum ve iğnelerine karışan
kan kokusu, kendi hastamızın bacağından akan irinli kanlı apsenin
dokunanın üzerine sinen yanık kokusu...
yara pansuman edilirken pansumanı yapanın yüzündeki o tiksinme ifadesinin kendine has ortaya salınmayan acıma kokusu...
sabahın 9'u , nöbet değişiminden sonra yeni yıkanmış saçlarıyla ve üzerine sıktığı parfümle odaya giren hemşire...
işte bu koku, o tansiyon ölçülüp, verilen iki ilaç şırınga edilinceye
kadar odayı saran o şekerli, çiçeksi bahar kokusu. tüm o sürede diğer
kokuları yok eden koku...
kokudan anlamayan, klasik anne kokularından başkasına güzel demeyen
kadının bile hoşuna giden, "içimizi açtı değil mi ? "dediği koku.
sonrasında koşulup numarası adı öğrenilen koku...
aslında hastanenin duvarları dışında hayatın devam ettiği, baharın gidip
yazın gelmeye başladığını ve aslında bazı şeylerin güzel şeylerle
silinebileceğini, unutulabileceğini anımsatabilen,buna dair bir umut
doğurtabilen hemşirenin parfüm kokusu...
hemşireler güzel koksun, bedava parfüm dağıtılsın onlara. ne olur!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder