6 Haziran 2010 Pazar

(hayal bu ya)SOĞUKTU


gecenin bir yarısı, hiç beklenmeyen bir saatte kapı çaldı. zaten yeni uzanmıştı yatağına. tüm güne armağan bir yağmurun sesiyle boğuyordu gecesindeki yalnızlığın sesini...
irkildi yatağında bu beklenmedik kapı sesini duyunca. ürek bir tıkırtı ama bir şekilde nolur aç der gibiydi

beklenmedik bir soğuk vardı gece de. o ise kocaman bir ateş içinde... beyni hep oyunlar oynuyordu ve bu oyunlar beyninin içindeki gecesi sıcak kılıyordu , o yüzden uyuyamamıştı işte

kalktı. "kim o" dedi.
ama aslında bu saatte kimin gelebileceğini biliyordu lakin yakıştıramıyordu. "bunca zamandan sonra neden? " diye geçirdi içinden, nasıl gelebildi? ...

kapıdaki ses vermeden kapıyı açtı.
başı önünde bir erkek olmuştu karşısındaki, "çok soğuktu gece, uyuyamadım, uyuyor muydun? " dedi
daha kapıda kurulmuş bu cümle sarstı kadını.
"buyur gir içeri, yeni yatmıştım , hoşgeldin" diyebildi.

hiç beklenmedik bir soğuk gecede başlayan bir yakınlık bahara yaklaşmış bir gece de birden sonlanmıştı. ve yine bir beklenmedik soğuk gece de yeniden birarada yakın ama bir o kadar uzak, çok tanıdık ama yabancıydılar...zaten hiç tanışmamışlardı. sadece bedenler tanıdık, ruhları aşıktı...

ışığı yaktı, üzerindeki hırkayı aldı adamın.
tanıdık bir evdi adam için, oturdu hemen koltuğa. kadının garip düzenine, dağınık bile olsa belli bir sistemi olan bu evi seviyordu. bir kez daha bunu anımsadı ve anladı.
üzerine mor birşey geçirdi kadın ve geldi odasından adamın yanına.

nasılsın? dedi sadece. pek istekli bir nasılsın değildi. sorunun cevabının klasik olucağını biliyordu çünkü. ama yanıldı

"özlemliyim, üşüyorum. kocamanım ama bomboşum. keşke yeniden doldursan ruhunla beni" dedi adam bu sefer başı dik, kendinden emin

kadın şaşırdı. hiç bu kadar dik durmamıştı bu adamın kafası ve hiç bu kadar istekli konuşmamıştı.sustu.. ama gözü parlamıştı buna engel olamadı. dili sustu bedeni tepki verdi, ister istemez.

ama adam kadının bir cevap vermeyeceğini anladığı için "sen nasılsın? " dedi , sırf kadının sevdiği yaramaz sesini duyabilmek için.

"şaşkınım, biraz heyecanlı. ama sen gelip birşeyler söylemeden önce dışı bahar görmüş içi çürüyen çınar gibiydim, gölgeme uzanır mısın? "

gülümsedi umutsuzca bekleyen adamın yüzü. kadın da bunu istiyordu. hep amacı onu gülümsetmekti çünkü. ağzından bir kez " iyi ki varsın" çıksın yeterdi ona , başka bir şey istemiyordu.

adam gülümsemeyerek yakınlaştı kadına. sanki hep bu cümlesini bekler gibiydi. sanki biliyordu onu kabul edeceğini kadının, ne yaparsa yapsın.

sıkı sıkı sarıldı. dağınık saçlarının kokusunu çekti içine. adamın istekli sarılışına ayak uydurdu kadın da. hep bir kabul ediş içindeydi. gidiş ve kalışları kabul ediyordu... ve şimdi gelmişti, gelişini kutluyordu.
özlemle öptü kadının boynundan adam. ve sonra dedi" affet beni, istemiyorum demiştim, gitmiştim. çaldım zamanını, sevgini ..."

"yok istemem diyen gönlüm, çöle bile razı şimdi..."

"pişman mısın dememi mi bekliyorsun ?" dedi kadın , adamın kollarından ayrılırken.

"bir şey beklemiyorum aslında. sadece üşüyorum. soğuk bir gece yine. ve sen beni ateşe atarsın diye geldim. bir tek sen ateşin iyi yanını gösterdin, bir tek sen inandırdın beni yalana..."

kadının gözünde küçük bir damla yaş, adama doğru yaklaştı. ellerini yüzünde gezdirdi ve sonra öptü küçücük ardından kulağına fısıldadı " iyi ki varsın, hoşgeldin"

sonra, sabah kendini güneşin doğuşuyla gösterinceye kadar, bunca zaman yapılanlar anlatıldı birbirlerine. ama sanki daha dün berabermişcesine yanyana , kol kola...

uzun süredir beraber güneşe merhaba diyemediklerinden olsa gerek, kırmızılık odayı doldurduğunda ve gecenin siyah, soğuk halini yavaş yavaş yok ederken onlar daha bir istekle öptüler birbirlerini. her öpüş bir merhaba yeni sabah demek gibiydi...
sonrası küçük, klasik sevgili oyunları...
ikisi de biliyordu. gece soğuktu, o yüzden beraberdiler. ama gün doğunca, ısınınca evren. ve gerçekler gün ışığında parlayınca yok olacaklardı. nasılsa hayal bu ya ...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder