30 Aralık 2009 Çarşamba

gene mi geldin sen?

sabah sabah delleniyorum yine. böyle noeldi, yılbaşıydı muhabbeti başladı mı bana bir şeyler oluyor son bir iki yıldır. ay işte yeni yıl yepyeni umutlar demek, aşk demek, yapılan hataları silmek, yeniden başlamak demek o demek bu demek şu demek...

anlamıyorum ya, sordunuz mu gelen yıla? aga biz senden pek bir ümitliyiz ama kaldırabilecek misin bizim garip hayatımızı? geçen sene yedik bir boklar, hatalarımız oldu canımız acıdı, gerçekten yanında gelirken yeni umutlar var mı? sorsana anacım. yemiyor değil mi? biliyorsun işte yeni yıl hiç bir şey getirmiyor.

ha tabiki 31 aralık gecesi herkes bütcesine göre ki bunun sebebini anlamam patlayıncaya kadar yeme, içme derdinde olacak. ne bu şimdi? eski yıldan ne koparsam kar mı?

yapmayın güzel kardeşim, etmeyin.
olmuyor işte , sen adam olmadıkça her gün yeni bir yıla girsek yine bir bok olmayacak.
niye bu her şeye anlam katma sevdası.

keşke bugün donsak, zaman duruverse. hani bu sene pek moda oldu, anımsandı. hani bir göt korkumuz var ya , maya takvimi 2012 ne olcaz lan muhabbeti.o takvim 2012yi beklemesin anacım. bu gece hadi en geç 31 aralık sabahı tak diye dursun, bitsin.

mayalar canlansın , ağacım affet bir hesaplama hatası yapmışız. bugünmüş, bitmiş desin.
desin de her gelen yıldan umut bekleyene ne oldu yarağam diyim? ne olur.

hayatım boyunca hiç bir yeni yıl bana umut getirmedi, 31 aralık gecesi de iyi geçmedi hiç.geceden bir şey beklememek lazım gerçi.
ya o gece çok içtim uzun süre baş ağrısı sersemlik yaşadım, ya tüm akraba hısım bizdeydi mutfakta bulaşık yıkadık, götümüz elimiz dondu, ya da öğrenciyiz, bilim aşkıyla yaşıyoruz olduk salak gibi ders çalıştık. bilemedik ki bu dünya da bir yere gelmişlerin sadece % 20 si çalışarak, zekasıyla osuyla busuyla gelmiş bir yere.

neyse dağılmıyım gene ben.
ama şu yeni yıl yeni umut cümlelerinden, gelecek yıldan beklentilerden , eski yıldan öğrendikleriniz sorularından nefret ediyorum.
31 aralık gecesi 00.00 olupta yeni yıl yeni yıl hoba dedikten sonra( ki nasıl iş anlamam bazı tv kanalları bir diğerinden bir iki dakika sonra yeni yıl hoba diyor, düşünün kimseye eşit vakitte gelmiyor bu yeni yıl denilen şey. atv binasına adım atarken kanal d poposunu bile göremiyor misal yeni yıl denildiğinde resmedilen genç çocuğun) gene mi geldin lan sen ? diye atlıyacağım. hatta sokağa kendimi atıp sövüp saymak istiyorum.


işin özü dostlar, gelmesin bu yeni yıl. yeni umut yeni her neyse.
hayatta hep yeni gelen eskiyi aratıyor nasılsa. o yüzden ben bu sene yediğim kazıklara, popoya girip açılan şemsiyelere, yalan dostlara, bilmem ne meraklısı sevdicek adaylarına...çok alıştım ben. artık kimin ne yapacağını bilir gibi oldum. mümkünse kalalım biz burda. yeni yılda gelen bu senekinden beter şeyleri kaldıracak bir şeyim kalmadı.
neyse
ne diyorduk, gene mi geldin sen lanet olası yeni yıl? bi siktir git afedersin. bu sene yokuz, kapalıyız anam.

29 Aralık 2009 Salı

sadece gri bir duman

sadece gri bir duman , işte bu siyah gecede bana kalan.
gitmelerden hep korktum ben. kalan olmak can sıkıcıydı hep. zaten hep ben ve bensizliğim başbaşaydık. o yüzden sanırım hep giden oldum kalan değil. anlayınca birşeyler yanlış hemen ürküp gittim.
savaş baltalarımı hep gömerek gittim.
biliyorum bu gidişim ağır geldi hem bana hem sana.
şimdi siyah bir gecede dumanlı bir mekanda şişedeki mutluluklarla sigaradan çıkan dumanlarla boğuyorum kalbimi.
sensizliği seçen her zerre mi eziyorum, kirletiyorum.
masumiyeti sevgiyle kazanmıştık oysaki
lakin şimdi en beteri, pisi, kötüsü olmalı insanın. ayrılık bunu gerektirir çünkü. kalan olmaktan korkup gitmeyi secen ben, artık dünyanın en kötü insanı.

27 Aralık 2009 Pazar

sen

dudaklarınla dokunduğun kalbimi,
yakmayı görev bilen sana,
dur yapma diyecek gücü bulduğumda,
yanımda olsana...

yokluğumun resmi

hey adam,
uyandığında elini attığın taraf boş bilesin.
sanma ki mutfakta bu kadın çay demliyor.
dert yüklü yüreğini alıp usulca gidiyor.

hey adam,
kalktığında arama odalarda beni.
şarkı söyleyen bir kadın yok duşta, bakma.
ıslak yüzüyle, gözyaşlarıyla akıyor sevdan içinden.

hey adam
baktığında dolabımıza, eşyalarına şaşırma.
yarısı gitmiş kadın elbiselerini arama.
gördüğün bu dağınık oda,
saçılmış askılar halıya,
yokluğumun resmidir,
tekedilmiş olduğunu anlaman izin benim çizdiğim.

23 Aralık 2009 Çarşamba

düşünüyorum seni

düşünüyorum seni ,
en olmadık zamanlarda,
en yok olduğun,
en habersizken benden mesela

düşünüyorum seni,
gelmişsin,
bir masa kurulmuş sanki en güzelinden,
istediklerin hep yerli yerinde,
sen karşımda,
ben bir hayali gerçek kılınmış ,
kız çocuğu telaşında

düşünüyorum seni,
belki yoksun,
belki olmadın, olmayacaksın.
belki yasaksın ya da tuzak mesela

düşünüyorum seni,
uzanmışsın,
geniş bir yatak olmuş kaldığın,
hani filmlerdeki gibi tüllü, tüylü
dalmışsın hiç hayal etmediğin bir rüyaya
ben ise gerçek kılma kaygısında
hep istediğin bir dileği o anda....

düşüyorum

düşüyorum ,
en olmadık zamanlarda hem de
bir bakıyorum yerdeyim.
dizlerim yara bere içinde
düşüyorum
en beklenmedik yollarda hem de
oysaki güvenli diye atmıştık adımı.
bir bakıyorum toz içinde üstüm başım
düşüyorum,
en tanıdığım insanların yanında hem de.
destek çıkarlar sanmıştım .
bir bakıyorum gölgeleriyle kararıyorum.
düşüyorum,
en boşvermiş anım da hem de
işte o an kabulleniyorum.
düşe düşe rüyalardan uyanıyorum,
gerçeği gerçek kılıyorum...

22 Aralık 2009 Salı

aşk

aşk
onun mısralarının arasında gizli
benim gülücüklerimde

o kaçıyor
ben kovalıyorum
ve aşk
en olmadık zamanda kulağımıza gelen şarkı oluyor


başlıyoruz mırıldanmaya
onun dudaklarıyla
ben kalbimle eşlik ediyorum
ve aşk

o an o melodi de bizi bir arada tutup
dans ettiren şey oluyor...

21 Aralık 2009 Pazartesi

sürü

bir avuç insanız,
ordan oraya sürükleniyoruz çoğu zaman.
başsız olmaz bu işler diyor aramızdan biri.
düşünüyoruz.
çobanımız o oluyor,
biz ise sürü.
yürüyoruz,
gittiğimiz yol, yol mudur diye bile bakmadan.
kurtlar çıkıyor önümüze,
korkuyoruz.
hani başımız nerede diyoruz,
başımızı kurtlar kaptı.
sürümüz ne olacak diyoruz,
dağılıyoruz ordan oraya.
bir avuç insandık biz.
sürü olduk, başımız oldu.
onu da kurtlara yem edip,
kendi başımızın çaresine baktık...

20 Aralık 2009 Pazar

göz yaşlarını öpücükle silmek....

akıt ey yar ,
içindeki kederi gözlerinden bana.
dudağımla yanağından alayım kederini,
gözyaşında gizlediğin sevgiyi, acıyı.

akıt ey yar,
ne varsa seni üzen,
ve ne varsa senin içinden çıkmak isteyen,
ver dudaklarımdan içime.
tuzlu tadı kadar acı mı kokar gözyaşların?
izin ver öğreneyim.
göz yaşlarını öpücüklerimle silerek,
biraz daha senle, senin kederinle dolayım...

18 Aralık 2009 Cuma

ey zehir bakış!
çift oluklu kama gibi saplan yüreğime
ve
n'olur orada kal!

kal ki hayat renklensin
ruhum güçlensin

zehrini akıt,
adımı ad,lisanımı lisan kıl kendine
ve n'olur konuş benle

konuş ki sessizliğim yok,
lal oluşum son bulsun...

15 Aralık 2009 Salı

an gelir




an gelir
paldır küldür yıkılır bulutlar
gökyüzünde anlaşılmaz bir heybet
o eski heyecan ölür
an gelir biter muhabbet
çalgılar susar heves kalmaz
şatârâbân ölür

şarabın gazabından kork
çünkü fena kırmızıdır
kan tutar / tutan ölür
sokaklar kuşatılmış
karakollar taranır
yağmurda bir militan ölür

an gelir
ömrünün hırsızıdır
her ölen pişman ölür
hep yanlış anlaşılmıştır
hayalleri yasaklanmış
an gelir şimşek yalar
masmavi dehşetiyle siyaset meydanını
direkler çatırdar yalnızlıktan
sehpada pir sultan ölür

son umut kırılmıştır
kaf dağı'nın ardındaki
ne selam artık ne sabah
kimseler bilmez nerdeler
namlı masal sevdalıları
evvel zaman içinde
kalbur saman ölür
kubbelerde uğuldar bâkî
çeşmelerden akar sinan
an gelir
-lâ ilâhe illallah-
kanunî süleyman ölür

görünmez bir mezarlıktır zaman
şairler dolaşır saf saf
tenhalarında şiir söyleyerek
kim duysa / korkudan ölür
-tahrip gücü yüksek-
saatlı bir bombadır patlar
an gelir
attila ölür

bilmediğim dil de

bilmediğim dilde bir şarkı çalıyor ve ağlıyorum
anlamsız geliyor tüm yaşananlar, olan bitenler...
bakıyorum gördüğüm aydınlığı bile anlamsız kılıyor yaşadıklarım ya da durduğum yer.

bunalıyorum.

bilmediğim bir dili konuşan kadın söylüyor şarkıyı. belki de rahatlamak ve ardından para kazanmak için harmanlanmış bir melodi bu ama olsun ne kadar çok etkiliyor beni

bu ara ölüm o kadar lezzetli geliyor ki,
uçmak nereye gittiğini bilmeden,

yanmakta var sönmekte...
içimdeki bilinmezliğin yangınından iyi gibi her şey sanki.

korkuyorum, üzülüyorum, beklemekten bunalıyorum
ve gene sanırım kuyunun içinde gözyaşı denilen sıvının içinde boğuluyorum.

bilmediğim dilde kadın şarkı söylüyor ve ben anlamını bilmediğim sözlere yeni anlamlar katıyor ve ağlıyorum.

anlamlandırmak bu olsa gerek.
hala yaşam belirtisi veriyor içim...

oysa şimdi ki yaşananlar, bir yok oluşu anımsatıyor....

bilmediğim bir dilde kadın şarkıyı söylüyor bense kendimle yüzleşiyorum. içimdekini yok ediyorum...

9 Aralık 2009 Çarşamba

desene bana ???????

nedır bızı mutlu kılması gereken
ve bızde olmayan
neden yasıtlarımızın yasadıgı bı guzellık bıze uzakken onlara yakın
neden ınsan acı ceker
acı neden ınsanlar ıcındır
acıyı neden cekerız
desene bana
acı cekmeyı kım uygfun kılmıs ınsana
sevgı varken nıye acı tatlı olur
nıye aglarken tuzlu gozyası sevgı kokar
ama bos bombos bısı ıcın gozyası akııtırken
tuzu daha can acıtıcı
damak tadı bozucu olur gozyasının
nıye
nıye mutlu olmak uzak
acı cekmek yakın bıze
yasıtlarımızınkınden cok farklı bısı yasam
sukretdılesı bı yasam mı bu
sukretmek mı lazım
sukur ne
sukur sabretmek mı
desene bısı
desene

depresyon ...

uyanırsınız sabah, ama zaten gece uyumamış olduğunuzu bilerek günaydın bile demeden kendinize. soğuk suyu yüzünüze çarparsınız. canlanır bakışlarınız bir anlıkta olsa. yapacak işiniz yoktur, olsa da yapmak istemiyorsunuzdur. sözlüğe bakarsınız hemen. belki de tek merhaba dediğiniz odur. çevrenizdeki kimseyi görmek , onların sesini duymak istemezsiniz. bir giri görürsünüz. zaten öylesi hep bulur sizi...
okursunuz, her satırda ağlanacak bir yer bulursunuz. yazının sonuna ermeden hıçkıra hıçkıra ağlarsınız. sonra durmadan şunu sorarsınız insanlar niye hep acı çeker? sorunun cevabını bulamazsınız. ama bir yandan da niye acı ceker gibi bir haliniz olduğunu sorgularsınız. işte bu durumun tek cevabı vardır. depresyonun sarsıcı kollarındasınız. her şey acılı gibi, her şey ağlanası, her şey masum siz günahkar, herkes iyi siz kötü ve kötü olduğunuz yer ise karanlık...

depresyon nedir derken?

günaydın diyememek sabahları kendine ve çevrenizdekilere.
isteksizliği en büyük en derin yerlerde hissetmek. konuşmamak, susmanın en anlamlı olduğıunu sanmak...
çalan telefonları sessize almak, odaya gelen bir yakına sert , isteksiz, anlamsız cümleler kurmak, çalan şarkıda acı cekecek bir yeri hemen bulup sevmek, okunan bir metinde acıyı keşfetmek, metinlşer başlıklar arasında en kederlisini bulup okuyup ağlamak....

gece uyumadığını bile bile sabah yeni bir gün mü acep diye düşünmeden yatılan yataktan yorgun ve inildeyerek, saç baş dağınık, beyin karışık kalkmak...

aynaya zaten bakmayı unutup sadece yüz yıkarken, ki yüz yıkama soğuk suyu sırf kendine bir an oldun gelebilmek adına yüze vurmak, aynaya göz ucuyla bakıp donuk, ışıksız, tek bir yere sabitlenmiş gözleri görüp irkilememek....

tüm bunlar olurken sadece ağlamayı, uyumayı, uzak durmayı, küskün olmayı, suskun olmayı seçmek...

ve tüm bunları seçerken, insanlar niye hep acı çeker sorusuna cevap aramayı bırakıp ağlamak, kederlenmek...

ve yine tüm bunlara inat gibi yaşamak, yaşamak sıkıntıyla, yaşamak umutsuzlukla, yaşamak kendi kendini bir kuyuya itip burası çok karanlık, çıkışta yok ne olacak şimdi diye düşünüp kalmak...

işte depresyon bu birazda. belki de tüm bu sayılanlardan da kötü ya da iyi.
ama yaşanması sarsıcı , beyin ve ruhun afedersin birbirini mikip bırakıp çöpe atmasıdır.
düşüncelerin ruha tecavüzüdür birazda...

tecavüz kadar yıkıcı bir saldırıdır. suçlusu kendinken , kendini asamazken, dar ağacı kurup oturup ona bakmaktır....

7 Aralık 2009 Pazartesi

susuyorum

içimde bir çok cümle akıp giderken ben sadece susuyorum.
gene girdim bir deliğe...
hatta yarım o deliğin girişinde sıkışıp kaldı, nefes alamıyor gibiyim...
aslında hiç bir şey kötü değil hayatımda, sağlıklıyım da
peki şimdi bu hal ne?
canım acıyor, gidiyor ruhum bir yana ama nereye neden bilmiyorum
sadece dostlara iyi değilim ben diyorum, iyi değilim nereye gidiyor ruhum bilmiyorum...

iyi değilim, gerginliğim artıyor. saldırganım da...
kendimi , etrafımı parçalayasım var...

susuyorum
küskünüm
ama küskünlüğüm neye bilmiyorum

girdiğim bu deliğe sığınabilecek miyim?
içinden çıkabilmeyi sececekmiyim bilmiyorum

ama iyi değilim ben,
ne yaptım kendime bilmiyorum.

susuyorum.
içimde onlarca düşünce, sayfalarca cümle var
ve susuyorum

2 Aralık 2009 Çarşamba

özlemek...

kokuyor üzerim yanık bir özlem,
ağzımda başkasına ait bir damağın tadı...
gün geçiyor ama koku da tat da bırakmıyor beni.
sonra sözlüklerden bir kelime arıyorum bu duruma,
kocaman özlemek kelimesi çıkıyor koyu harflerle,
bir kimseyi veya bir şeyi görmeyi,
kavuşmayı istemek yazıyor.
anlıyorum o an.
neydir bu üzerimdeki .
özlemek, bir kokuyu ve tadı
en olmadık zamanda ve yıllar sonra yeniden
ilk defaymış gibi duymayı dilemek...

1 Aralık 2009 Salı

olmayan sevgiliye mi desek, geçmişe mi desek ne desek : )




sanki bir aşkım var mış onu yitirmişim ve şimdi onu anımsadıkça bu şarkıyı mırıldanıyormuşum gibi ...
çok garip, oysaki hello my love dediğim diyeceğim biri yok, olmadı da...

neden seviyorum bu şarkıyı?
yumuşaçık sanırım o yüzden...

hello my love
it's getting cold on this island
i'm sad alone
i'm so sad on my own
the truth is
we were much too young
now i'm looking for you
or anyone like you

we said goodbye
with the smile on our faces
now you're alone
you're so sad on your own
the truth is
we run out of time
now you’re looking for me
or anyone like me

na na na na…

hello my love
it's getting cold on this island
i'm sad alone
i'm so sad on my own
the truth is
we were much too young
now i'm looking for you
or anyone like you